menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sırrı Süreyya Önder: Zulme Karşı Gülüşün Felsefesi ve Destansı Bir Öykü

12 0
04.05.2025

Sırrı Süreyya Önder, yalnızca bir sosyalist, bir politik figür ya da bir sanatçı değil; aynı zamanda insan ruhunun direnç, mizah ve dayanışma ile nasıl bir anlam yaratabileceğinin canlı bir portresidir.

Onu çok erken kaybettik. Hastaneye kaldırıldığında ev hapsindeydim, aynı gece ayağıma elektronik kelepçe takıldı. O gece yüreğime oturdu. Onu uğurlamaya da katılamıyorum. Çok üzgünüm.

Gülüşü, duruşu ve yaşam öyküsüyle ilham veren biriydi. Sırrı Süreyya Önder’in hayatı, politik bir mücadelenin ötesine geçer; varoluşsal bir duruşun, etik bir sorgulamanın ve estetik bir yaratımın kesişim noktasında yükselir. En iyi toplum anlamıştır onu.

Önder’in öyküsü, Türkiye’nin çalkantılı tarihine, ezilenlerin mücadelesine ve insan olmanın karmaşıklığına ayna tutar. Bir makalede, Önder’i anlatmak, onun yaşamındaki acıları, zaferleri, çelişkileri ve neşeyi bir araya getirerek, bir insanın nasıl hem halkın sesi hemde evrensel bir figür haline geldiğini anlatmak olası değil.

Bir Varoluş Estetiği Ya da Acının İçinden Doğan Mizah

Sırrı Süreyya Önder’in hayatı, rutini aşan, ezilenlerin felsefesinin somut bir yansımasıdır. O, yaşamın önüne sunduğu seçenekler arasında isyanı seçmiştir. Ama onun isyanı, yalnızca politik bir duruş değil, aynı zamanda bir varoluş estetiğidir. Yetimdir, fotografçı çırağıdır, 16 yaşında Maraş katliamı anmasına katıldığı için gözaltına alınmış; hapis yatmıştır. Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kaydolmuştur, 12 Eylül askeri darbesinin hışmına uğramıştır, Ankara’da ünlü DAL’ın 3 aylık işkence tezgahından geçmiştir. Mamak Cezaevi’nde yaşadığı zulüm, barış çabalarından sonra tekrarlanan hapislik yılları ve bozulan sağlığı, onun karşısına dikilen tarihsel duvarlardır.

Ancak Önder, bu duvarları derin kavrayışının şekillendirdiği mizahıyla, neşesiyle ve halkla dayanışmasıyla aşmasını bilmiştir. Onun hapse girerken, ameliyathaneye giderken gülüşü, yalnızca bir savunma mekanizması değil, aynı zamanda bir direniş biçimidir. Yüzünden hiç düşmeyen o gülüş, egemenlerin dayattığı korkuya, sessizliğe ve umutsuzluğa karşı dinmeyen bir başkaldırıdır.

Önder’in yaşamında ve sanatında bu başkaldırı belirgin bir şekilde yankılanır.

İlk Film…

Onun ilk filmi Beynelmilel,........

© Yeni Yaşam