menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kürt sorununda barışçı çözüm ve Demokratik Türkiye

8 0
10.01.2025

Kürt meselesi Türkiye’nin önemli sorunlarından biri olageldi. Cumhuriyetin ilk yıllarında hal yoluna gireceğine ilişkin emareler görülse de 1921 Anayasasının uygulanmamasının yarattığı sıkıntılar farklı bir tarih yazımına neden oldu. İlk Meclis’in oluşumundaki bileşime uygun adımlar atılsaydı, Koçgiri’de yaşanan o ilk kanlı bastırma hareketi de yaşanmayabilir ve belki de sonraki süreç başka türlü olabilirdi.

Kısa ama dönemin ruhuna uygun prensipler manzumesi sunan 1921 Anayasasının hızla berhava edilmesi bir makas değişimiydi. Arkasından 1924 Anayasasıyla Türkiye’nin zengin dil, kültür, inanç gerçeğine aykırı olarak “tekçi” bir inşa süreci başlatıldı ve yıllar içinde bunda ısrar edildi.

Elbette Cumhuriyet önemli bir gelişmeydi. Ancak daha birkaç yıl önceki mücadele birliğini yapılandıran Kongreler, Kongrelerin verdiği şevk ve ortak yaşam duygusu; halkların ve inançların ayrımsız temsiliyetini öngören yeni demokratik bir cumhuriyet hayali hızla dağıldı. Türk-Sünni tekçi toplum tasavvuru devreye sokulurken, inkar, asimilasyon, şiddet ve hukuksuzluğun mekanizmaları yaratıldı.

Uzatmayalım, ancak Kürt meselesi kaynaklı büyük acılar yaşandığını vurgulayalım ki bugün bir kez daha ortaya çıkan ‘çözüm ihtimalini’ doğru değerlendirelim. Zira Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihi bize farklı kimliklerden halklar ve inançların yaşadıkları hiç bitmeyen sorunlar gerçeğini gösterir.

Bugün Kürtlerle Türklerin ilk karşılaşmasına gönderme yapılan 1071 Malazgirt kapısı ve sonraki her bir buluşma ayrı bir tartışma konusu olsa da kimsenin inkar etmediği gerçek, Kürtlerin bu toprakların kadim halklarından olduğudur.

Dolayısıyla Malazgirt’ten Cumhuriyet’e yüzyıllara yayılan ortak yaşamın biriktirdiği eşitsizliklere bir kez daha bakmakta yarar var. Her kritik dönemeçte egemenlerin kader birliği ettiği Kürtlerin, milli savaşta da önemli bir aktör olarak yerini aldığı genel kabul görüyor. Milliyetçi seçkinlerden, ulusalcı solculara, siyasal İslamcılara kadar hemen herkes “Çanakkale’de, Kurtuluş savaşında hep beraber çarpıştık, kanlarımız birbirine karıştı, mezarlarımız ortak” diyebiliyor.

Ancak bu tarihsellik, sorunu........

© Yeni Yaşam