CHP’ye saldırı ve demokratik mücadele
Devletin CHP’ye ve İmamoğlu’na saldırması, Türkiye halklarının ana gündemlerinden birisi oldu. Bu saldırı, sanıldığı veya sunulduğu gibi, sadece rakip olarak İmamoğlu’nu görevden alarak devre dışı bırakmak gibi sınırlı bir politik amaçla yapılmamıştır. CHP’li seçilmişlere, yani 16 milyon İstanbullunun iradesine yapılan ve “Kent Uzlaşısı” adıyla DEM Partili seçmenlerle ittifakı da kapsayan bu saldırının daha önemli bir amaç taşıdığını belirtmek gerekiyor.
Erdoğan, bu saldırıyı, stratejik bir politikanın gereği olarak, kurduğu “tek adamlık” yönetim sistemini tahkim etmek için düzenlemiştir. Biat etmeyen herkesin ve her kurumun, gazetecilerin, basın organlarının, barolar birliği yönetiminin, Alevi kurum yöneticilerinin, işçilerin ve işçi önderi sendikacıların, yani muhalefet eden herkesin susturulmak istenmesi bunun sonucudur. Ayrıca bu şekilde ortaya çıkan kaos ortamında Kürt Halk Önderi sayın Öcalan’ın “barış ve demokratik toplum” çağrısının gerektirdiği düzenlemelerin aksatılması da amaçlanmış gibi görünüyor.
Erdoğan’ın bu saldırılarına karşı halkın birikmiş öfkesini açığa çıkartan bir direniş gelişti. İstanbul’un dört bir yanında emekçiler, Kürtler, Aleviler, öğrenciler, kadınlar ve demokrasi isteyen herkes akın akın Saraçhane’ye aktı.
DEM Parti başta olmak üzere Alevi kurumları, işçi sendikaları ve bütün demokratik kurumlar, topluma umut veren bu büyük ve kitlesel direnişin aktif taraftarlarıydılar.
CHP, ilk başta, özgürlüklerin ve demokrasinin yaratıcısı olan kitle hareketinden ürkmüş ve tedirginlikle yaklaşmıştı. Ancak kitlelerin kararlılıkla mücadeleyi yükseltmesi üzerine CHP, direnişe sahip çıkmak zorunda kalmış;........
© Yeni Yaşam
