Kanal İstanbul’un tahribatları (2)
Çılgın Proje diye açıklanan “çıldırtan proje” denilebilecek olan, Kanal İstanbul inşası için faaliyete geçildi. Şu an çok konuşulan bu projenin kazısının 50 milyar doları bulacağı, köprü ayakları ve diğer bazı işler için harcanacak paranın toplamda 62-65 milyar doları aşacağı çeşitli televizyon kanallarında yorumlanıyor. Kanal İstanbul projesinin neden olacağı; ekoloji, gıda, su, yaban hayat, deniz canlıları gibi yeniden yerine konulamayacak tahribatlara dikkat çekmek ve neden çıldırtan proje olduğunu kez daha değerlendirmelerinize sunmak istedim.
Su
Su, bildiğimiz hayatı dünyada başlattı, insana can oldu; besledi, taşıdı, enerji olup güç verdi. İnsan medeniyet yolculuğunu suyla ördü. Su, sadece insanlar için değil tüm canlılar için yaşam iksiridir. Susuz yaşam mümkün değildir. Cansız varlıklar ise su olmadan canlı varlıklara yararlı olmazlar. Bunlar bilinen gerçekliklerdir.
İçme suyu
İstanbul Kanalı, su varlıklarına zarar verecektir. İstanbul’daki barajların azami su biriktirme hacmi 868 milyon metreküptür. Yani barajlar yüzde 100 dolu olsa bile yıl içinde yağmur yağmazsa veya başka bir yerden su aktarılmaz ise, İstanbul içme suyu tedarikinde sorun yaşanacaktır. İstanbul Kanalı nedeni ile kaybedilecek Sazlıdere Barajı’nın yıllık azami su biriktirme hacmi ise 88 milyon metreküptür. Projenin ÇED raporunda Sazlıdere Barajı’nın İstanbul’un 24-25 günlük içme suyunu karşıladığı belirtilmektedir. Gözümüzde canlandırmamız bakımından şu şekilde ifade edebiliriz: Bu hacimdeki içme suyu Eskişehir’in yaklaşık 2 yılık içme suyu ihtiyacını karşılayabilecek miktardır.
İstanbul içme suyu ihtiyacının yaklaşık ’sini Terkos Barajı karşılamaktadır. Yapılacak kanal Terkos Barajı’nın su tutma kapasitesini olumsuz yönde etkileyeceği gibi, su kalitesinin bozulmasına neden olacaktır. Şu anda Avrupa yakasında yer alan barajlardaki su miktarı mevcut nüfusun ihtiyacını bile karşılayamamakta, mevcut ihtiyacı karşılamak üzere Anadolu yakasından su transfer edilmektedir. Bu gerçeklikler bize suyun feda edilebilecek bir varlık olmadığını göstermekte, Sazlıdere ve Terkos Barajı’nın daha etkin tedbirlerle korunmasını bir ödev olarak önümüze koymaktadır.
Tarım ve su
Suyun tarımsal üretimde sağladığı verimlilik artışı tartışılmaz, bu yüzden üretim açısından önemli olmanın ötesinde bir gerekliliktir. Sulama suyu olsa da olmasa da tarımsal üretimde yağış rejiminin düzenliliği belirleyicidir. Yağış rejiminin bozulmaması için iklim değişikliğine neden olacak faaliyetlerden kesinlikle kaçınmak gerekir. İstanbul Kanalı Projesi, bölgenin yağış rejimini değiştirecek özelliktedir. Tarımsal sulamada ayrıca yeraltı ve yerüstü suları da yaygın olarak kullanılmaktadır.
Yeraltı suları
Uzmanlara göre, yeraltı suları, yerüstünden yeraltına sızan suların buradaki gözenekli tabakaların (kumtaşı, çakıl taşı) veya kırıklı, çatlaklı kireç taşı kayaçların içerisindeki boşlukları doldurmasıyla oluşur. Pek arıtma gerektirmeyen yeraltı suları doğanın dolaşım damarlarıdır. Stratejik rezervdir. İçme suyu, kullanma suyu olarak, tarımsal sulama ve endüstri üretimi için kullanılır. Kanal inşası bölgedeki bu damarları kesecek, yeraltı suyu döngüsünü bozacaktır. Ayrıca kanalın yeraltı su varlıklarının (akiferler) tuzlanmasına olabileceği, DSİ tarafından belirtilmiştir.
Yeraltı sularının yok edilmesi derelerin, çayların ve nehirlerin zayıflamasına veya tamamen kurumasına ve çevredeki ekosistemin de ölmesine sebep olur. Denizler ve göller yeterince tatlı suyla beslenmezse; deniz ve göl ekosistemi zarar görür.[1] İçme suyuyla ilgili TMMOB Raporu’nda:[2] “toplamda kentin yaklaşık yüzde 29’unun İhtiyacını karşılayan su havzalarının, üzerinden Kanal İstanbul’un geçmesiyle yok olacağı” belirtilmektedir.
Yaban hayat, su ve tarım
Yaşam bir örümcek ağı gibidir. İnce ama güçlü iplikler ile örülmüş bir zincirdir. Zincirin halkalarından biri koparsa, zincir işlemez olur. Unutmayalım, bir zincir en zayıf halkası kadar güçlüdür. Doğal yaşamdan tek bir canlıyı çıkarırsanız diğerleri de etkilenecek, hatta bazıları yok olacaktır. Arılar olmazsa çiçekler tozlaşma yapamaz. Çiçekler olmazsa meyve olmaz, meyve olmazsa böcekler olmaz, böcekler olmazsa kuşlar olmaz, kuşlar olmazsa yılanlar olmaz ve zincir böyle böyle yok olur.[3]
Su olmazsa ne olur? Yaşamı var eden ve dengede tutan bu sonsuz, birbirine bağlı zincirin halkalarını oluşturan canlılar yok olur. Suyun niteliğinde gerçekleşecek en ufak bir değişiklik, diğer tüm canlıları zincirleme etkiler. Doğadaki her şey hassas bir ilişkiyle birbirine bağlıdır. Bu hassas ilişkiye ekolojik denge diyoruz. İnsan bu dengenin ayrılmaz bir parçasıdır. Ama bu dengeye zarar veren canlı, yine insan ve onun para hırsıdır.[4]
İnsan dışındaki diğer canlıların ağzı ve dilleri var, kendi aralarında konuşabiliyor, fakat insanlarla iletişim kuramıyorlar. Bu canlılar da suya ihtiyaç duyarlar. Yaban hayat canlıları da susuz yaşayamazlar; su, onlar için de yaşam demektir. Başka bir deyişle dünyadaki flora ve fauna suya ihtiyaç duyar, yaşamı suya bağlıdır. Yaşamlarında değişim aracı olarak para kullanmayan, parayı bilmeyen ve haklarını paragöz sermayeye (kapitalizme) karşı koruyamayacak olan bu canlıların haklarını korumak, erdemli insanların yükümlülüğündedir.
Göçmen kuşlar
“Kanal İstanbul” projesinin yer aldığı bölgede 264 kuş türü var. Bölgedeki tüm sulak alanlar, ormanlar ve çalılıklar canlıların beslenme ve barınma alanlarıdır. Nükleer Araştırma Merkezi göl kom alanları, Altınşehir’de Sazlıdere’nin göle giriş noktası, Firuzköy bölgesi önemli üreme alanlarıdır. İstanbul Kanalı bu barınma ve........
© Yeni Yaşam
