menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“TÜRK OLMANIN SORUMLULUKLARI” YAZISINA DÜZELTME

19 0
31.01.2025

Yeni Ufuk Dergisi’nin Kasım 2024 sayısında Kamal Gurbanov kardeşimizin kaleminden çıkan “Türk Olmanın Sorumlulukları” adlı yazı dikkatimi çekti. Yazı, genel olarak ele alınan konu bakımından yerinde ve iyi niyetle hazırlanmış. Ancak yazıda gördüğüm bazı hatalar, okurken beni rahatsız etti. Bununla ilgili arkadaşlardan da sorular gelince bağımsız bir yazı hazırlama gereği duydum.

Yazıda ilk dikkatimi çeken ve hatalı olduğunu düşündüğüm paragrafta yazar şöyle diyor:

Azerbaycan tarihine baktığımızda öncesinde bölgeyi hanlıklara bölerek güçsüzleştirmişler ve sonrasında tamamını istila etmiştirler. En yakın tarihte ise Sovyetlerden bağımsızlığını alan Azerbaycan’ın yönetimine Rusperest biri gelince, alfabeye Azerbaycan Türkçesi denilmesinden bile tedirgin olup bunu hemen değiştirmiştir. Buna dönemin Türkçü düşünürleri bile mâni olamamışlardır. Evet, bunu Azerbaycan’da başardılar. Ne yazık ki Azerbaycan Türkü kardeşlerimiz kendilerine Azeri demekteler, çoğu sözlükte de Azerice diye geçmektedir. Bunlar bölündüğümüzü, kendimizi tanımadığımızı, birilerinin projesine olanak sağladığımızı göstermektedir.

Öncelikle, günümüz Türk Dünyası’nda hiçbir devlet Türk alfabesi kullanmamaktadır. Azerbaycan’ın da Bolşevik işgaline kadar kullandığı alfabe Arap alfabesiydi. İşgalden sonra Ruslar tarafından Kiril alfabesine geçildi. Bağımsızlıktan hemen sonra ise Elçibey ile birlikte şu an Türkiye Cumhuriyeti’nin kullandığı Latin alfabesi yürürlüğe girdi. Zannedersem yazarın burada kastetmek istediği “alfabe” değil, kullanılan dilin adıdır.

Ancak burada da hatalar var; zira 28 Mayıs 1918 yılında kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin resmi dili Türkçe idi. Bunu, 28 Mayıs 1953 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurucularından olan Mehmet Emin Resulzade’nin “Amerika’nın Sesi” radyosuna verdiği röportajda da görmekteyiz. O röportajda Resulzade, “Türkçeyi devletin resmi dili ilan ettik” diyor[1]. 1930’lu yılların sonuna kadar genel olarak “Türkçe” adı muhafaza edilmiştir. Ancak Stalin Rejimi’nin emriyle Türkçe, “Azerbaycan Dili” olarak değiştirilmiştir.

1990’lara kadar bu isimle devam eden dilin adı, 22 Aralık 1992 tarihinde Cumhurbaşkanı Elçibey tarafından imzalanan Anayasa ile yeniden “Türkçe” olarak kabul edilmiştir[2]. Ancak, 1995 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile “Türkçe” olan dilin adı tekrar “Azerbaycan Dili” olarak değiştirilmiştir[3]. Günümüze kadar Azerbaycan’da kullanılan dilin adı resmi olarak “Azerbaycan dili” olarak geçmektedir. Bunun dışında hiçbir yerde resmi olarak “Azerice” ifadesi yer almamaktadır. Peki, o hâlde bu ifade nereden geldi? Yazıyı çok uzatmamak adına fazla detaya girmek istemiyorum. İnşallah bununla ilgili ileride daha detaylı bir yazı hazırlayacağım. Ancak kısaca anlatmak gerekirse, “Azerice” ifadesi İran’dan gelmektedir.

İran, Azerbaycan Türklerine “Türk” ve konuştukları dile de “Türkçe” dememek için bu kelimeleri ortaya atmıştır. İran, bununla Azerbaycan Türklerinin aslında Türklerin değil, Türklerle ilgisi olmayan bir etnik Fars milleti olan Azerilerin soyundan geldiğini iddia etmektedir. İlk başta bu ifadeyi, Azerbaycan Türklerinin adını yumuşatarak kısaltma şeklinde yaymış, sonrasında ise ortaya attığı bu kavramı yukarıdaki şekilde doldurarak “Türk” yerine........

© Yeni Ufuk Dergisi