menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Medenileşme raporunun ekopolitiği

22 11
02.11.2025

Süleyman Seyfi Öğün’ün geçen perşembe günkü yazısını okudum. AB sürecini özetliyor ve son dönemde AB’den Türkiye’ye doğru gelişen yakınlaşmaya dair “hayırdır” sorusunu soruyordu.

Menfaatlerin değil ama askeri ihtiyaçların paylaşımı söz konusu olduğunda yakınlaşmaktan beis görmediklerinin altını çizerek…

Meselenin hakikati bu yazıda ifade edildiği gibidir. Ancak bir hayırdır da bize lazım.

Biz nasıl başardık da son birkaç ayda olası bir alışverişin tarafı olmak pozisyonundan savunma teknolojilerine muhtaçmış imajı çizdik?

Nasıl oluyor da Avrupa bize savaş jeti lütfederek bir yakınlaşma gösterir edası takınabiliyor ve okumadığımız raporların bulgularını hatırlatıyor? Sonra biz bunu Batıyla yakınlaşma olarak okuyup neden tatmin oluyoruz?

Bu sorular samimi bir ekopolitik okuma gerektirir. Çünkü muhtaç imajımızın ne motorla ne başka şeyle ilgisi var. Savunma sanayinde de başka sektörde de muhtaç imajımızın müsebbibi çarpık ve aşırı tutkun ekopolitik yönelimimizdir. Neyi kastettiğimi biraz genişçe izah edeyim.

Bizim için AB macerasının asıl anlamını Öğün Hoca yazısında veriyor; iç dengelerin kıvam alabilmesi için bir enstrüman. En azından Ankara kriterleri tanımlanana kadar öyleydi.

Diğer taraftan AB, Türkiye için hep bir refah projeksiyonu olarak sunuldu. İşte sırlı cümle de bu. Bu cümledeki “refah” alegorik bir ifadedir. Refah kelimesiyle ambalajlanan asıl projeksiyon, Türkiye’nin —daha doğrusu Türklerin— medenileşme projeksiyonudur.

Batıyla medenileşme işinin kökeniyse eskidir.

Osmanlı çöküşünü kendine itiraf edebilecek kadar meşruiyetini sorgulamaya başlayınca Batı medeniyetini referans aldı. Yatayda ve dikeyde siyasi, içtimai ve kurumsal yapısındaki farkları gidermeye çalıştı. Yaptıysa da yaranamadı. Yaptığı çöküşünü garanti altına almaktı. Çünkü Osmanlı medenileşme tercihinin aynı zamanda bir ekopolitik tercih olduğunu ıskalamıştı. Devletiyle, aydınıyla, halkıyla gittiği yolun medenileşmeden çok kapitalistleşme olduğunun pek ayırdında değildi. Konuyu hep başka bağlamlarda ele aldı. Tıpkı bugünkü........

© Yeni Şafak