menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Suriye, Terörsüz Türkiye ve SDG’nin tutumu

21 1
09.10.2025

2010 Aralık ayı itibarıyla başlayan Arap Devrimleri’nin Suriye sahasına etkisi, toplumsal talebin siyasi alana yansımadığı bir netice üretti. İran ve Rusya gibi bölgesel aktörlerin sürece müdahalesi ve rejim lehine pozisyon almaları, uzun süreli bir iç savaşı tetikledi. Hemen akabinde, 2014 yılında ABD’nin DEAŞ tehdidi gerekçesiyle Suriye sahasına müdahil oluşu ve uzunca bir süre YPG’yi bu tehdide karşı kullanması, mevcut durumun kilometre taşlarının döşenmesinde etkili oldu. Bağdadi’nin ölümüne kadar bu tehdidi canlı tutarak YPG-SDG desteğini sürdüren ABD’nin, 8 Aralık Halk Devrimi sonrasındaki pozisyonu ile ilgili de birtakım belirsizlikler söz konusu.

Ekim 2024 itibarıyla ortaya çıkan terörsüz Türkiye denkleminin de en önemli bileşenlerinden biri olan Suriye sahası, devrim sonrasında yeni meydan okumalarla karşı karşıya. İsrail’in Dürziler eliyle Güney’de ürettiği tedhiş ve Dürzilerin kendilerini savunmaları gerektiğine dair ortaya çıkan bağlam, farklı unsurları da etkileme riski üretmektedir. Son bir ayda SDG’nin 10 Mart mutabakatına uymama noktasındaki mukavemeti düşünüldüğünde, Dürziler eliyle ortaya koyulan senaryonun farklı bir versiyonunun Kürtler için de mümkün olup olmadığı üzerine bir tartışmayı ortaya çıkardı.

Şam Hükümeti ve SDG arasındaki imzalanan 10 Mart mutabakatına uyulmaması nedeniyle başlayan huzursuzluk, Ağustos ayı ile yerini sıcak çatışmalara bırakmış ve nihayet bu çatışmalar SDG’nin Halep’e yönelik saldırıları ile başka bir boyuta geçmiştir. Bugünkü tabloda, Şam ile SDG arasında gerçekleşen görüşmelere rağmen, SDG’nin ısrarlı bir biçimde pozisyonundan taviz........

© Yeni Şafak