menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İnanç-bilgi uyumu

32 20
27.01.2025

Öncelikle 21 Ocak Salı günü Kartalkaya’daki otel yangınında hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, geride kalan kederli ailelerine sabr-ı cemil niyaz ediyorum. İnşallah bir daha böylesine akıl almaz lakaytlıklardan ötürü benzer elim hadiseler yaşanmaz.

Geçen haftaki yazıda herhangi bir dönemde insani düşüncenin temelinde bulunan asli ilkelerin işlevsizleşmesinin yol açtığı iki büyük krizden birinin inanç ve bilgi arasındaki bağın zayıflaması olduğunu söylemiştim. Bağın zayıflaması derken, asli ilkelerle irtibatın sadece veya çoğunlukla bir inanç meselesi olarak kavranmasını kastediyorum. Önce bunun nasıl bir kriz olduğunu açıklayalım.

İslam’ın tebliğiyle birlikte Hz. Peygamber (s) etrafında bir Müslümanlar cemaati oluşmuş ve bu cemaat kısa zamanda bilinen dünyanın önemli bir kısmında siyasi ve kültürel hâkimiyet kurarak büyük bir medeni hayat inşa etmiştir. Her büyük temeddün hareketinin dayandığı inançlar ve bu inançların uygulaması olan yahut uygulaması olduğu düşünülen yaşam tarzları vardır. İslam’da da bir inançlar manzumesi ve bu inançların gereği olarak ortaya çıkmış uygulamalar mevcuttur. Bu inançlar ve uygulamalar gücünü fiilen İslam’ın tebliğcisi olan Hz. Peygamber’den (s) alır. Yani tevhid, ahiret ve nübüvvet gibi Müslümanların temel akideleri ve bunların gereği olan bütün davranış kalıpları, doğruluk ve isabetini Hz. Peygamber’in hakikat idraki ile bu idrakin uygulaması olan sünnetinde bulur. Hayata ve varlığa bakışımızı şekillendiren ve derinden etkileyen “Allah vardır”, “peygamberlik haktır” ve “ölüm sonrası hayat vardır” cümlelerinin anlamını bilen ve bu bilgiyi bütün insanlara örnek olacak şekilde........

© Yeni Şafak