Düşünce krizi nedir?
Hayatımızda düşüncenin etkin olmadığı hiçbir alan yok. Hem gündelik ihtiyaçlarımızın karşılanması hem de özel ilgiler, meslekler, uzmanlıklar düşünme gücümüzle mümkün oluyor. Düşünme gücüne sahip olmayan bir nesne zaten insan da olamaya-cağından insan olmak, zorunlu olarak düşünerek var olmayı gerektiriyor. Fakat düşünce kelimesini daha özel bir anlamda da kullanıyoruz: Bir döneme ve birçok dönemi içeren uzun bir sürece damgasını vuran sorunlar hakkında tefekkür etmek. Bu sorunlar hayata bakışımızı, insani dünyayı nasıl inşa edeceğimizi, kendimizden ve başkalarından beklentilerimizi ya da âlem ve Tanrı tasavvurumuzu derinden etkiler. Bu kabil sorunlar da kendi içinde epeyce farklılık arz eder. Sorunlar hakkında düşünmek mutlaka bir krizde olmayı gerektirmez. Çünkü büyük sorunlar, bir neslin diğer nesil adına düşünüp dosyayı kapatacağı meseleler değildir. Dolayısıyla her nesilde yeniden ele alınması, en azından mevcut birikimin ve birikime dair farkındalığın eksilmeye uğramadan nesilden nesle aktarılması gerekir. Fakat kriz zaman zaman herhangi bir alanda büyük sorunlar hakkında düşünme kabiliyetine sahip herkesin hissedeceği bir noktaya varır. Böyle durumlarda aslında düşünce krize düşer. Pekâlâ, bir düşünce krizini diğer kriz türlerinden ayıran nedir? Aşağıda bu soruya cevap olacak bir tarif yapacağım.
Eğer bir sorun, belirli bir dönemin hâkim anlayışı ve tavrı içinde çözülemeyecek seviyeye........
© Yeni Şafak
