Türkiye’nin ‘yeni Amerikancılar’a ihtiyacı var mı?
‘Yeni Batıcı’lar da diyebiliriz. Ama başta söyleyeyim; bu yazıyı, “şimdilik” kaydıyla, “hafta sonu eğlenceliği” diye kabul ediniz. Sonra “ciddileşirse”, bu yazılar da “ciddileşir”…
Hiç böyle bir derdimiz olabileceğini düşünmemiştim ve kimsenin de kestirebildiğini sanmam. Bir Amerika var bugün ama bu bildiğimiz Amerika değil. Biz daha çok “demokratların Amerikası”nı bilir, severiz…
O dönemin Cumhuriyetçi’leri de Beyaz Saray’a oturduklarında, en azından “devlet politikalarını” uygulamaya devam eder, bizzat Başkan’ın meşrebi de uygunsa, idare eder, giderdik…
Kaldı ki, büyük tecrübe Soğuk Savaş’tan geldiğinden, uzun yıllar böyle alıştık. 90’dan sonra zaten herkes sersemlediğinden bir 20 yıl da öyle gitti. Ardından “Araf”a geldik…
Artık herkesin dilinde sulandırılmaya başlanan “çok kutuplu dünya” ve/veya “yeni küresel düzen”, liberalizmin/küreselleşmenin canına okumaya başladığında, Batı’da önce kimse anlamadı, reddetti, sonra anlamazlıktan geldi, sonra öfkelendi, şimdi anlıyor, sonra da sindirmeye başlayacak…
Bizde öyle olmadı, aşamalara geçemeden ilkinde takılıp kalındı; “
böyle bir şey hiç olmuyordu
”. 90’lı yılların klasik AB ve Amerikancı ruhuna sahip olanların hepsi, Batı gözümüzün önünde bangır bangır payandalarından kopup savrulurken, yerli liberal ve küreselciler Titanik sendromu yaşıyordu; bu gemi asla batmazdı, dansa devamdı…
Sonra battı!
Ardından Trump geldi.
Hepsinin üzerine
tüy dikti ve ezikledi. Devam da ediyor…
Mesele Trump veya politikalarının doğruluğu ya da yanlışlığı değil. Küreselcilerin yanlışlığı, dünyaya karşı vurdumduymazlığı…
***
Ankara açısından durum daha basit; Trump dönemi politikaları Türkiye’nin çıkarları ile uyuşacak mı?..
Görünen ya da hissedilen diyelim, o ki; Türkiye-ABD/Trump-Erdoğan ilişkilerinde bir ılıman iklim hatta
senkron
var. Bugün biri çıkıp dese ki, “Türkiye ile ABD arasındaki........
© Yeni Şafak
