Kırk yıl önce İstanbul-Gezi yazıları: Surda açılan gedik
Bitpazarı’ndan geçip mezarlığın altına çıktım.
Dirilere boşveren yollar ölüleri dinler mi? Yollar mezarlığı falan yarıp geçmiş. Kimbilir kaç çiçekli gelin mezarı, görkemli kavuklarının altında ulemadan kaç mağrur kişinin üzerine özenle düşülmüş tarih mısraları taşıyan mermer taşı bu yolların kurbanı oldu.
Zaten mezarlıklarımız artık parselasyona uğramış hazine arazisine döndü. Vaktiyle kapatılan yerler bilmem ne aile kabristanına ayrıldığını belirten şekilsiz, kaba, gösterişli mermer levhalarla dolu.
Mezartaşlarının kaçının üzerinde Fatiha isteyen bir dilek var? Kaçı hayattaki gösterişini ölümden sonra da sürdürmek istemiş? Bütün bunları şöyle bir sayım döküme vursak ne ilginç sonuçlar çıkacak. Hayata ve ölüme dair ne ipuçları verecek bu taşlar.
Ama Topkapı’da olduğumuz unutulmasın, can pazarındayız. Burada yeşil servilere bakarak ölüme ve hayata dair yarı şair yarı filozof tavırları takınamayız. Dek durmak gerek. Alimallah ya bir yaya omzuna çarpıp düşebilir ya da bir araca kurban olabiliriz. Burada bir meydan savaşı veriliyor. İnsanlar, ağaçlar, çiçekler, kediler, köpekler, araçlar, kimi alıp satarak, kimi kaçarken kimi kovalayarak, bir telaş, bir heyecan arasında koşuşturup duruyorlar.
Alt-üst geçidin betonları, çelik konstrüksiyonları, korkulukları, açılan, insan yutan temel çukurları, kaya delen makinaları, toprak ve taş taşıyan dev kamyonları, kompresör çığlıkları, toz, duman, motor sesi kanatlarını açtıkça açan bir akbaba gibi her yere hakim olmaya, her şeyi ürkütmeye çalışıyor.
Zaman geçer, yol bütün bu barakaları, işporta arabalarını silip süpürür.
Sadece araçların düzenli homurtusu duyulur buralarda.
Hayatın civcivli şamatası içinde köfte ekmek satanlar, limonatacılar, kapkaççılar,........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d