Deprem bize ne dedi?
İnsanoğlu, tecrübe ettiği hadiseleri ve müşahede ettiği şeyleri tefekkür süzgecinden geçirdiği takdirde onlara anlam yükleyebilen, onlardan çeşitli dersler ve ibretler çıkarabilen bir varlık. Bunu becerebilme yeteneği ise, onu diğer canlılardan ayıran, hayatına mana ve değer katan bir hususiyet. Tanıklık ettiği olayları düşünce süzgecinden geçirmeden yüzeysel bir şekilde yaşayıp giden insanlar ise bakmakla yetinip göremeden yaşamanın sığlığına mahkumlar. Hayatı bir mektep olarak gören kişi, kendisini bu mektepte bir talebe olarak görür ve bu sebeple yaşadığı her tecrübeden kendini manen olgunlaştıracak dersler almaya talip olur.
İstanbul ve çevresinde yaşayanlar için, geçtiğimiz hafta 23 Nisan’da meydan gelen deprem, kısacık hayat maceramız içerisinde unutamayacağımız anlardan biri oldu. Toplam on üç saniye sürdü, ancak hepimizin hayatında kalıcı bir acı anı olarak yaşamaya devam edecek.
Deprem, zahirde jeolojik bir hadise. Dolayısıyla bilim insanları, onun sebep ve sonuçlarını bilimsel açıdan analiz edip depreme karşı can güvenliğimizi korumak için neler yapmak lazım geldiği hususunda gerekli açıklamaları yapmaktalar. Depreme dayanıklı şehirler ve binalar inşa etme hususunda bilimsel verileri dikkate almak mecburiyetindeyiz. Biz, meselenin zahir boyutundaki bu gerçekliği göz ardı etmeden bâtın boyutunda “Depremden ne gibi mesajlar alabilir ve dersler çıkarabiliriz?” sorusunu cevaplamaya çalışacağız.
Kâinatı yaratan ve yaşatan bir Mutlak Kudret’e, bir Yüce Yaratıcı’ya inanan müminler olarak meydana gelen her hadisenin, nihayetinde O’nun takdiriyle varlık bulduğuna; O’nun her fiilinin ve iradesinin bir hikmete mebni olduğuna inanırız. Bu sebeple, gördüğümüz her bir şeyi, yaşadığımız her bir hadiseyi, aslında O’nun varlığına götüren işaretler gibi okumaya çalışır, onlardaki ilâhî hikmetin tecellilerini anlamaya gayret ederiz. “Yerde ve göklerde nice âyetler vardır; insanlar onların yanından........
© Yeni Şafak
