menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

61. günde gelen savaş

19 0
18.06.2025

İsrail’in İran’a saldırılarıyla başlayan doğrudan savaş, yıllardır vekalet savaşları olarak devam bölgesel mücadelenin geldiği en son aşamayı temsil ediyor. Yıllarca bu iki ülkenin birbirlerine doğrudan saldırıdan kaçındıkları ancak Hizbullah, Hamas ve Husiler gibi bölgesel vekiller üzerinden sürdürdükleri düşük şiddetli savaş, Hamas’ın 7 Ekim saldırıları sonrasında farklı bir aşamaya geçti. İsrail bir yandan Filistin’deki işgalini genişleten ve diplomasiyi de bu işgali meşrulaştıracak bir sürece dönüştüren bir politika izlerken, bir yandan da Hizbullah’la zaman zaman savaşarak bu tehdidi nötralize etmeye çalışan bir strateji izliyordu. 7 Ekim sonrasında ise Gazze’yi tamamen yaşanmaz kılacak bir soykırım hareketine girişirken, Hizbullah ve Hamas’ı Lübnan, Suriye ve İran’da hedef alarak savaşı bölgeye yayma politikasına yöneldi. İsrail asker-sivil ayrımı gözetmeyen ve ülke sınırlarını da tanımayan bir ‘sürekli savaş’ konseptini benimsedi. En son Trump’ın Hamaney’e verdiği 60 gün içinde nükleer anlaşmaya varamamasını fırsat bilen İsrail, İran’la bölgesel güç mücadelesini doğrudan çatışmaya çevirdi ve şimdi Amerika’yı savaşa sokarak zafer kazanmayı hedefliyor.


BÖLGESEL SAVAŞIN DİNAMİKLERİ

Şah döneminde İsrail’in ‘çevreleme’ doktrini çerçevesinde örtülü müttefiki İran, İslam devrimi sonrasında İsrail karşıtı uluslararası direnişi dış politikasının ana merkezi haline getirdi. Bölgeye devrim ihracı politikasını benimseyen İran, Amerika ve İsrail’in dolaylı desteğini alan Irak’la sekiz yıl savaşmak zorunda kaldı. 1980’lerden 2000’lere kadar hem İran-Irak savaşı hem de Lübnan ve Suriye’de Hizbullah gibi örgütler üzerinden devam eden bölgesel mücadele, 2000’li yıllarda İran’ın nükleer programının Batı tarafından bir sorun kabul edilmesiyle yeni bir uluslararası boyut kazandı. 11 Eylül saldırıları ABD’nin Afganistan ve Irak’ı işgal etmesiyle sonuçlanırken, İsrail Washington’ın İran’a da benzer bir tarife uygulaması için yoğun bir lobi faaliyeti sürdürdü. Bush, Obama, Biden ve Trump’ın Amerika’yı savaşa doğrudan sokma fikrine direnmelerine rağmen, sağladıkları ‘savunma amaçlı’ mali ve askeri destek İsrail’i sürekli cesaretlendirerek agresifleştirdi.


İran’ın nükleer programında şeffaflık eksikliği ve bazı gizli tesislerin varlığının ortaya çıkması, Batı’yla birlikte İran’ın nükleer kulübe üye olmasını istemeyen Rusya ve Çin’in de İran’a........

© Yeni Şafak