Ölmeden önce ölmek için bazı denemeler
Önünde taşlığı, yanında küçücük sundurması olan unutulmuş bir Üsküdar tekkesinde göğe dalgın bakan adamların oynadıkları oyun her neyse onu öğrenmektir yolu belki de. “Satranç Dersleri” almaktır ve anlamaktır kesin matın olmadığını. Dizleri döve döve, meydanda döne döne, ağlamayı-gülmeyi saklamak için uğraşmadan o nehirde yıkanmanın zevkine talip olmaktır belki de. Talep etmeden talip olmak demek isterim. Talep etmenin kendisindeki o arzuyu da yerle bir edebilme cesareti göstermek. Eskiler “mahviyet” diyormuş. Maf olmaktır belki de. Kim bilir?
Yerin iki, üç, dört kat altında yaşayan inançlı bir mühendisin düşman bombalarıyla yıkılmış binalardan getirttiği kırık dökük malzemelerle yaptığı bombayı sıfır noktasında bir Merkava’ya yerleştirip, koca demir yığınının içindeki köpeklerle birlikte havaya uçtuğunu “Allahuekber velillahilhamd” nidasıyla karşılayan 18 yaşında bir savaşçının dudaklarına yerleşen mutlu gülümsemeyi nasıl elde ettiğini öğrenmektir belki de. Ölmekle yaşamak arasında herhangi bir fark olmadığını anlama bilgisinin peşine düşmektir. Ona “kardeşim” diye seslenenler de dahil olmak üzere dünya üzerindeki herkes kendisini terk etmişken onun kendisini terk etmemesinin yordamının peşine düşmektir. Hayatın bir başka türlü de yaşanabileceğine, ölümün bir başka türlü de olabileceğine iman edebilme cesaretidir belki de. Kim bilir?
Yoldan insanlara eza veren bir taşı kaldırmadaki kararlılıktır belki de. İnsanların çöplere attığı ekmekleri yüksünmeden toplayıp kuş lokantası açmaktır. Tek bir bayramı evinde geçirmeden........
© Yeni Şafak
