menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kuçu kuçu hoşt hoşt

165 1
06.04.2025

İnsanlar pek meraklıdır değil mi “kaza değişir mi, kader değişir mi?” diye sorup tartışmaya. Derviş, bütün tartışmaları bitirecek duayı şöyle edermiş: “Allah’ım, biz senin bizim hakkımızdaki kaza hükmünü değiştirmeni istemiyoruz. Ancak o kaza hükmünde bize lütufta bulunmanı talep ediyoruz.”


Ben şöyle anlamaya yatkınım bunu. Ne ki yaşıyoruz ve ne ki başımıza geliyor o bizim kaderimizdir ve Allah’ın üzerimizdeki kaza hükmüdür. Dolayısıyla derviş çok haklı. Kaderimizi değiştirmek için dua etmek değil, kaderimizi yaşayıp dururken Allah’ın bize lütuflarda bulunmasını istemek çok daha doğru.


Dahası da var dervişin yakarışının: “Allah’ım, bu zayıf kuluna lütfet.” Teslim olmaya zayıflığını kabulle başlamak. Böylece güçlü olandan, en güçlü olandan merhamet, lütuf, ihsan murat etmek yani.


Bu, şuna da benziyor. İnsan idrak etmeye ancak idraksizliğini idrak ettiğinde başlayabilen bir canlı. Zor mu? Zor tabii. Kim demiş dervişin yolu kolaydır diye?


Biraz daha ilerleyelim buradan. Biz zannediyoruz ki derviş, gavurun “persona inşası” dediği şeyden habersiz bir ademoğludur. O, kalabalıkların içinde kaybolmayı, başkasına benzemeyi ve böylece “dikkatlerden kaçmayı, yok olmayı” murat etmektedir. Ne büyük yanılgı! Derviş diye Rabbini bilerek kendini bilmeyi keşfetmiş adama derler. Kendini keşfeden........

© Yeni Şafak