Akdeniz jeopolitiği kökten değişiyor
Son on yıla baktığımızda, Türkiye diplomasi ve güvenlik alanında ciddi meydan okumalarla karşı karşıya kalmıştır. Ancak bugün geldiğimiz noktada, kendi bölgesinde hem güvenliği hem de diplomasiyi organize eden bir Türkiye gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu dönüşüm, sadece dış politika başarılarıyla değil, aynı zamanda kurumsal kapasite ve siyasal kararlılıkla ortaya konmuş bir
devlet refleksi
dir.
Bir ülkenin yalnızca on yıl gibi kısa bir sürede bu denli devrimsel bir dönüşüm yaşaması, tarihsel olarak istisnai bir durumdur. Türkiye’nin bu baş döndürücü süreci yönetme becerisi, büyük ölçüde
jeopolitik okuma yeteneği, stratejik sabrı ve kurumsal mukavemetine
dayanmaktadır. Bu tempo, bu siyasi çeviklik ve bu milli irade, kolay kolay başka bir millete nasip olmaz.
Suriye İç Savaşı başladığında, Türkiye ile ABD arasındaki çıkar ayrışması derinleşmiş, bunun sonucunda ABD, Türkiye’den hava savunma sistemlerini çekmişti. Böylece Türkiye, Suriye kaynaklı tehditlere -İran, Rusya, rejim unsurları ve terör örgütleri- karşı savunmasız bırakılmıştı. Dahası, bu kriz ortamı Türkiye’nin içine taşınmış; FETÖ, DEAŞ ve PKK/PYD gibi farklı motivasyonlara sahip üç terör örgütü aynı anda Türkiye’ye yönelmişti. Özellikle FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi, sadece bir güvenlik tehdidi değil, aynı zamanda bir
devletin bekasına kasteden yapısal bir saldırı
ydı.
Bu olağanüstü güvenlik tehdidi karşısında Türkiye, sert gücünü sahaya sürerek kendi güvenliğini sınır ötesinde kurmaya başladı. Bu çerçevede Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı Afrin ve........
© Yeni Şafak
