İsrail’i “güçle” terbiye etme zamanı gelmişken, Gazze’yi boşaltıp İsrail’i kurtarmaya mı çalışalım! Buna “hicret” mi diyelim! Bu haliyle hicret haramdır! İngiltere için, ABD için, İsrail için “cihad” edenleri de gördük biz!
Gazze
bizim için ne ifade ediyor? Filistin halkının büyük mücadelesi
sadece Filistin için midir
? Ya da Gazze’de
soykırımla imha edilen bir halkın
durumu, coğrafyanın güçlü ülkelerine
ne tür zorunluluklar
yüklüyor?
Gazze halkı için
tek çözüm, onları o topraklardan çıkarıp daha güvenli yerlere taşımak mıdır
? Peki bu bir
sürgün, tehcir, etnik temizlik
değil midir? Peki
aslında bunu kim istiyor ve kim bizim üstümüzden bu kanaati servis ediyor?
GAZZE TOPRAK PARÇASI MI? VAROLUŞUN EN SAF HALİ, EN KESKİN MEYDAN OKUMADIR.
Gazze bir toprak parçası değildir. Alınıp satılan bir emlak değildir.
Para ile değer biçilen bir yer değildir. Gazze halkı sadece
ekonomik olarak beslenmesi gereken bir halk kitlesi
değildir. Gazze halkı
mülteci
statüsünde bir halk değildir.
Hayatlarını ortaya koydukları şey bir
kimliktir, kişiliktir, varoluşun en saf örneğidir. Bizi utandıran, vicdanlarımıza gömen, başımızı öne eğen, yüreklerimizi hoplatan, kendi varoluşumuzu sorgulatan, yumruklarımızı sıkan, çaresizlik
ten kıvrandıran bir gerçektir.
Küçücük Gazze,
Filistin’in ötesine, Arapların ötesine, Müslüman coğrafyanın tamamına büyük bir çağrıdır.
Yüz milyonlarca insana
bir avuç insan üzerinden verilen ilahi mesajdır.
Son yüzyılda en acımasız haliyle yaşadığımız, son otuz yılda büyük bir imha harekâtına dönüşen
21. Yüzyılın Haçlı saldırılarına karşı meydan okumanın en keskin örneğidir.
HAÇLI SAVAŞLARI’NDAN BU YANA TARİHİ YANLIŞ ANLAMIŞSINIZ SİZ?
Vatan ve yaşam hakkı için verilen bu mücadelenin,
vatanın da ötesinde, yaşama hakkının da ötesinde
tarih ve coğrafya için başka bir anlamına vardır. Gazze halkı, bunu
hayatları ile ödeyerek
, aslında meselenin hayattan da öte olduğunu bütün
dehşetiyle
göstermiştir.
Eğer Gazze sadece vatansa
, eğer iki buçuk milyon insanın yaşaması hedefse, Müslüman toprakları geniş, onları her yerde barındırmak mümkündür. Bunu düşünmek bizi utandırmalıdır.
Meseleyi böyle anlayanların,
tarih ve coğrafya kimliğinden
zerre nasibi olmamıştır.
İlk Haçlı savaşlarından bu yana Anadolu’da ve Kudüs’te verilen mücadeleyi algılama biçimi kişiliksizdir
. Bugün Türkiye ile yürüttüğümüz büyük meydan okumanın ana hedefini, ödenen bedelleri kavramamıştır.
BİZ MALAZGİRT’İ, ANADOLU’YU YAĞMALAMAK İÇİN Mİ YAPTIK?
Biz yüz yıl önce
Medine savunması
yaparken,
1917’de Gazze savaşlarını yaşarken, Anadolu çocuklarını Yemen’e, Mezopotamya’ya, Kanal’a gömerken
verdiğimiz mücadeleyi sadece
toprak meselesi
sananlar ya aptaldır ya da cahildir.
Bilinçli
olarak böyle düşünüyor ve böyle sunuyorlarsa da haindir.
Böyle düşünenler,
1071’de Anadolu’ya yağma ve talan için, Anadolu’nun vadilerini ele geçirmek için girdiğimizi sanabilir.
Viyana kapılarına dayanırken
Balkanlar’ın ve Avrupa’nın zenginliklerini yağmalamak
için girdiğimizi sanabilir.
Sömürgecilere karşı savaşıp
Açe’ye yardım gönderirken Endonezya’nın “petrol”ünü yağmalamayı düşündüğümüzü
sanabilir. Evet, o zaman
petrol yoktu
ama bu kafa o kadar sakat ki, bunu bile sanabilir.
ADAMLAR KUDÜS’Ü “ZEYTİNLERİ” ELE GEÇİNMEK İÇİN İŞGAL ETMEDİ!
Birinci Dünya Savaşı’nda
Osmanlı’nın bütün zenginliklerini İngilizlere karşı savaşı kazanmak için Lübnan’a ve Ortadoğu’ya aktarırken
bunun bir zenginlik mücadelesi olduğunu sanabilir.........
© Yeni Şafak
