Sosyal adalet aracı olarak nafaka
İslâm’ın hedef aldığı ve tarih içinde zaman zaman gerçekleştirdiği cemiyet nizamında sosyal adaletin çok önemli bir yeri vardır. Bu adâlet anlayışına göre İslâm ülkesinde yaşayan her şahıs insanca yaşamak için gerekli olan ihtiyaçlarını elde edebilecektir. Eğer bunu kendi emeği ve imkânlarıyla elde edemiyorsa, yakınlarından başlamak üzere devlet hazinesine kadar uzanan çeşitli kaynaklar devreye girecektir. Bu hedef, sosyal adalet için zaruri, mutlaka yerine getirilmesi gereken ilk hedeftir. Bundan sonra nasların ve uygulamanın teşvik ettiği “sosyal refahtan pay alma” safhası gelir. Bu teşvikler Allah ve Rasûlünden gelmekte, patronun işçiye, efendinin hizmetçiye “yediğinden yedirmesini, giydiğinden giydirmesini...” isteme derecesine kadar varmaktadır.
Fakirlikle mücadele ve sosyal adaleti temin için kullanılan imkân ve vasıtalar arasında zekât, fitre, kurban, kefaretler, öşür, komşu hakları, faizsiz kredi (karz-ı hasen), fiilî yardımlaşma, nafaka, devlet hazinesi (beytü’l-mal) ve gerektiğinde vergiyi saymak mümkündür.
Evlilik birliği veya ayrılmadan sonra nafaka yükümlülüğü çok konuşuluyor da yakından uzağa doğru akraba arasında alınan ve verilen nafakadan pek söz edilmiyor.
Bu yazıda özet halinde bu çeşit nafakadan söz edeceğiz.
Burada nafakanın manası, nafaka alacaklısı ve borçlusu, bunlarda aranan şartlar söz konusu edilecektir.
Geniş nafaka yükümlülüğü bahse konu olduğunda içeriği şunlardır:
1. Yiyecek.
2. Giyecek.
3. Mesken.
4. Nafaka alacaklısı yaşlı yahut hasta olup bakacak kimsesi yoksa hizmetçi.
Buraya kadar sayılan ihtiyaç maddelerinin niteliğinde ölçü, “ma’rûf” kelimesiyle ifade edilmiştir. Marûfun manası, amme vicdanının........
© Yeni Şafak
visit website