Yeni mutlaka eskiden daha iyi midir?
Hayata neredeyse her gün yenilikler eklenen, adeta yerinde sabit duramayan bir zamanda yaşıyoruz. Hayatın bir kapasitesi var; yeni şeyler ister istemez gözden çıkarmak durumunda olduğumuz eski şeylerin yerine geliyor. Bu değişimi bu hızla yaşarken durup ne kadar düşündüğümüz, ne kadar aklıselimle hareket ettiğimiz tartışılır. Hayatımıza giren yeni şeyleri, sonu gelmeyen yenilikleri ciddi bir muhasebe neticesinde kabulleniyor değiliz, bu açık! Böyle bir çaba içine de girmiyoruz pek. Çünkü hepimizin kafasına kodlanan bir şey var; yeni olanın iyi olduğuna, heyecan verici olduğuna inandırıldık hepimiz.
Yüzyılımızın şu son çeyreği neredeyse bütünüyle yeni olan şeylerden kuruldu. Eskiye ait neredeyse her şey ya unutuldu ya yenilik ambalajlarıyla paketlenerek hakiki özünden, karakterinden uzaklaştırılarak yeniye dahil edildi. Hepimiz sorgusuz sualsiz hayatımıza kattığımız yeniliklerden örülmüş modern kozaların içinde yaşıyoruz. Halinden memnun olan yok pek, kime sorsak tüketen bir döngüden, bir çıkışsızlıktan, kaotik sürüklenmelerden, derin sıkıntılardan ve giderek koyulaşan umarsızlıklardan söz ediyor. Buna karşılık, yine neredeyse hiç kimse bu iç daraltıcı yeni zamanların mimarisini bu kaostan, bu tekinsiz ve yıkıcı yeniliklerden ören zihniyeti sorgulamaya yönelmiyor. Hemen herkes, insanlığımızın üstüne........
© Yeni Şafak
