menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Cip değil de daktilo isteyen o genç kız tercihinden dolayı hiç pişman olmadı...

40 6
28.02.2025

Hafızayı ve hatıraları beslemek gerekiyor. Lakin hatıraların muhafazasını sadece fotoğraflara, bizim için arşiv oluşturduğunu iddia eden dijital mecralara depolanan fotoğraflara devretmek ne kadar doğru?

Zannedilenin aksine hafızayı ve hatırayı besleyen dijital kültür değil, sözlü ve yazılı kültürdür. Sözlü kültür nesiller boyu ailenin hikayesini, memleketin ahvalini bir kulaktan ötekine aktarır durur. Edebi metinler de adeta kokunun yerini tutar. Şaşırdınız mı? Şaşırmakta haklısınız. Ben dahi şaşırdım. Sait Faik Abasıyanık’ın Mahalle Kahvesi adlı öykü kitabında yer alan “Gramofon ve Yazı Makinesi” adlı öyküsünü okuyordum. Anlatıcı radyodan hazzetmediğini söylerken gramofon ve yazı makinesi için adeta methiye düzüyordu. Öykünün hafızamdan çekip getirdiği bir sahne ile bizim geçmişimizi taze tutan şeyin aynı zamanda “başkasının anlatısı” olduğunu fark ettim.

Onun yazı makinesi hakkında yazdıklarını okurken ilk daktilomu/yazı makinemi aldığım sahneyi hatırladım.

Yıl 1980. Rahmetli büyükbabam emekli ikramiyesini alacak. O yıllarda insanların emekli ikramiyesinin alım gücü o kadar yüksek ki ev alanlar, araba alanlar, yatırım için arsa alanlar... Emekli ikramiyesi ele geçmeden önce nasıl değerlendirileceği ince ince hesaplanıp en kârlı yatırım için eş dost ile hararetli bir şekilde fikir alışverişinde bulunuluyor.

Büyükbabamın emekli ikramiyesi ile ev alma seçeneği gündemde değil. Çünkü emekli olduğu fabrikanın himayesinde kurulmuş kooperatif aracılığıyla yapılan sitede bir dairesi var. Geçerken söylemiş olayım o yıllarda patronların işçilerini ev bark sahibi yapması Yeşilçam filmleri üzerinden de özendiriliyor. Mesela Ediz Hun’un hayırlı patron olarak işçilerini ev bark sahibi yaptığı 1969 yılında çekilmiş olan Yaralı Kalp filmi ile büyük........

© Yeni Şafak