Cenaze selfisi ve yeni insan: Phono Sapiens
Yirmi yıl önce distopik bir hikâye yazılsaydı ve hikâyede kahramanlarının hiç tanımadıkları kişilerin cenazesine belki ünlü birini görürüm, görür de onunla resim çekerim arzusuyla gittiği tasvir edilseydi, metin zihnimizde metalik bir tat bırakırdı.
Oysa hayatımıza akıllı telefonlar ve sosyal medyanın girmesi ile birlikte distopik hikâyenin çok ötesine geçtik. Cenaze selfisi ile ilgili ilk şoku, rahmetli Necmettin Erbakan kabrine yerleştirilirken çekilen selfi dolayısıyla yaşadım.
Şehit askerin cenazesinin götürüldüğü aracın içinde selfi çeken imam görüntüsü, aklımı başımdan alan ikinci görüntü oldu. Sonra arkası geldi. Cenaze töreninde, kabristanda selfi çeken insanlar haberleştirildikçe “Kötüyü ortaya getirmeyin, muhakkak bir alıcısı çıkar” sözü yerini muhkemleştirdi.
Ünlü cenazelerinde selfi çeken kişilere bakıyorum. Genellikle orta yaşlarında kişiler. Yani hayatında ölümü görmüş, acıyı bir yakınında tatmış insanlar. Ateşin düştüğü yerde bulunmuş, o ateşin sıçradığı koru tatmış kişiler olmaları muhtemel. Peki nasıl oluyor da o gün o acılı insanı eline cep telefonu alarak “Hadi gülümse, buraya bak!” diye komut vererek, bazen çok yakınıymış gibi elini omzuna atarak selfisini çekiyor?
Kayıtlara geçsin diye birkaç örnek vereyim:
Oyuncu Açelya Akkoyun eski eşi Civan Canova’nın tabutunun başında iken orta yaşlı bir kadın yanına gelip “Gülümse!” diyerek Açelya Akkoyun ile selfi çekti.
Birkaç gün önce Cihat Tamer oğlunu defnetti. Ünlülerin cenazesine ünlü kişiler gelir diye cenazeye hücum edenler, cenaze adabını hiçe sayarak selfi çektiler yine.
Tabut başında yapılan selfi çekimlerine sıradan insanın arsız isteği, görgüsüzlüğü deyip geçmeli miyiz?
Ya da “Hayatını tanınırlık üzerinden kazanan........
© Yeni Şafak
visit website