Tarihin tekrarı: İlkinde trajedi ikincisinde komedi olarak…
“Mukallit” başlıklı yazıyı geçen hafta yazmıştım. Yazıda özetle Ekrem İmamoğlu’nun kendince hedefinde ilerlediğini varsayarken tarihi kopyalayan, Erdoğan’ı kopyalayan stratejisini yazmıştım. Simulark, -mış gibi hallerden bahsetmişti. Tarihi kopyalama lafı bana ait değil. Ancak müellifinden kullanma izni aldım ve çok da beğendim. Bunun imkansızlığına dair önemli tespit, tarihçi Cemil Koçak’tan geldi. “Bugünlerde Gezi kalkışmasını gönlünden geçirenlere Karl Marx uzun yıllar önce şöyle demişti: Tarih kendini tekrar eder; ilkinde trajedi ikincisinde komedi olarak.”
Biz de bugünlerde bu oyunu izliyoruz.
Siyasal iletişim stratejileri bir yere kadar size yol gösterse de temelde iletişimini yaptığınız kişinin karakteri gelip her şeyi boşa çıkartabilir.
Eğer her hapse giren Erdoğan olsaydı 23 yılda binlerce Erdoğan çıkardı.
İmamoğlu’nda Erdoğan’ı kopyalamaya çalışanların (ki bu stratejiye maalesef ki daha önce bu tarafta itibar bulamamış mütedeyyin isimlerin de katkısı büyük) iletişim stratejisinde şimdi de hapis hikâyesi üzerinden bir benzerlik oluşturulma çabası görülüyor. (Burada da Hüseyin Besli’nin kaleme aldığı Erdoğan kitabını tavsiye ediyorum. Hiç aksatmadan Yasin suresini okuyarak kıldığı uzun sabah namazı bahisleri de kopyalanacak işlere kesin ilave olmalı.)
Bu arada tutuklanma sebebi olan iddialar yolsuzluk, hırsızlık, kişisel menfaat temin etme çevresinde dönerken sokaklar da bir demokrasi müdafaası yapılıyor-muş- gibi hareketlendirildi. Belli ki İmamoğlu ve ekibi hazırlıklıydı, 20 gün öncesinden yurtdışına kaçan 9 kişi, Türkiye’nin çeşitli şehirlerine seçim gezisi benzeri ziyaretler (ki bunların içinde Kayseri’nin olması ayrıca konuyu yakından takip etmeme sebep oldu) “İmamoğlu belli ki olacakları biliyordu” dedirtti. İmamoğlu’nun kendini bir demokrasi kahramanı olarak konumlandırmaya çalışması, bu söyleme eş zamanlı katılım ve hazırlık, çok ciddi bir finansman ağının önceden çalıştığını gösterdi.
Oyun içinde oyun yaşanırken yabancı istihbaratlarla bağlantılı örgütler, marjinal örgütler meydana çıktı. Üniversiteler hareketlendi. Türkiye’nin belki bin kez yaşadığı sahneler yeniden yaşandı. Maalesef, yine olan o tekinsiz örgütlerle yan yana getirilen gençlere, öğrencilere olacak. Bunca........
© Yeni Şafak
