Cumhuriyet’ten 3 portre
(İsimler hayalidir, vakalar takdirinize kalmış)
İsmail Sıtkı Efendi
1914’teki seferberlikten yayla evinde saklanarak kurtulmuştu; 1920’de yakayı jandarmaya kaptırdı, askere alındı. Bütün köy bir “oh” çekti, “askerlikte belki adam olur” dediler. 3. Ordu’nun Batı Cephesi’ne intikali sırasında Sivas taraflarında firar etti. Haftalarca yürüdü. Uğradığı köylerde, kasabalarda, “yaptığım kahramanlık için zabitlerim bir ay izin verdiler” diyerek heybesini doldurdu. Köyüne varıp yeniden yaylaya yerleşti. Kendisi gibi 3-5 firari bulup çete kurdu, civar köyleri haraca bağladı. Kocasının Haymana’daki çatışmalarda şehadet haberi gelince Ayşe’ye zorla nikâh kıydı; şehitten miras kalan topraklara çöktü. Oğlunun şehit haberi gelince üzüntüden yatağa düşen, başkaca da kimsesi olmayan Hacer Kadın’ın topraklarını üzerine geçirdi. Tefecilik yaptı, topraklarına toprak kattı. Cumhuriyet ilan edilince kasabada adamını buldu, “firari” ünvanını “gazi” olarak değiştirdi, bir de İstiklal Madalyası edindi. Zafer şenliklerinde en öndeydi. Kahramanlık hikâyeleri saymakla bitmiyordu. Önce kasaba siyasetinde, sonra vilayet siyasetinde temayüz etti. Siyaset sayesinde işlerini büyüttü, vilayette hükumet müteahhitliği yaptı. Yoksulluktan yakınan görse, “mürtecidir” diyerek ispiyonladı. Çok içerdi, 64 yaşında karaciğer yetmezliğinden ölünce, 6 çocuğuna epeyce miras kaldı. Çocukların bir kısmı okumuştu, Ankara’da yüksek mevkilerde görevler aldılar; bir kısmı ticarette ilerledi. Çokça torunu, torununun torunu oldu. İsmail Sıtkı Efendi’nin terekesi hepsini varlık içinde büyüttü. Hepsi de Cumhuriyet’e sıkı sıkı bağlı kaldılar. Devletin çok iltifatına mazhar oldular. Tıpkı büyük dedeleri gibi irticaın yılmaz hasımları oldular. “Cumhuriyet........
© Yeni Şafak
visit website