menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Atatürk modeli neden hâlâ tek çözüm?

18 6
12.12.2025
Türkiye'de son dönemde yaşanan tartışmaları yalnızca güncel başlıklarla değil, tarihsel ve siyasal bağlamıyla okumak gerekiyor. Çünkü bugün yeniden gündeme gelen dini referanslı söylemler, geçmişte yaşadığımız pek çok kırılmayı hatırlatıyor. Eğer bu söylemler dikkatle yönetilmezse, toplumun farklı kesimlerini ayrıştıran bir zemine dönüşebilir.

Millî Mücadele döneminde din, toplumu bölmek için bir araç olarak kullanılmak istenmiştir; ancak halkın geniş kesimleri bu manipülasyona kapılmamıştır. İstanbul Hükümeti ve bir kısım ulema, Ankara'daki hareketi itibarsızlaştırmak amacıyla fetvalar yayımlamış, Şeyhülislâm Dürrizade Abdullah Efendi'nin 11 Nisan 1920 tarihli fetvasında Mustafa Kemal Paşa ve Kuvâ-yi Milliye mensupları "asi" ve "eşkıya" ilan edilmiştir. Fetvada, Millî Mücadele'ye katılanların öldürülmesinin dinen caiz olduğu, onlara karşı savaşanların ise "gazi" ve "şehit" sayılacağı belirtilmiştir.

Buna karşılık Ankara Müftüsü Mehmet Rıfat (Börekçi) ve Anadolu'nun dört bir yanından 153 müftü tarafından hazırlanan "Anadolu fetvası", Millî Mücadele'nin dinen meşru olduğunu ve İstanbul fetvasının geçersizliğini açık biçimde ortaya koymuştur. Bu fetva, halkın moral ve birlik duygusunu güçlendirmiş; dinin siyasal manipülasyon amacıyla kullanılmasını boşa çıkarmıştır.

Sonuçta Atatürk ve arkadaşları hakkında yürütülen "din karşıtı" propagandalara rağmen Anadolu halkı, bağımsızlık mücadelesinde büyük ölçüde Atatürk'ün yanında yer almış ve Cumhuriyet'in kuruluş sürecine kitlesel destek vermiştir. Bu nedenle Cumhuriyet'in "herkesi Türk milleti ortak paydasında birleştirme" stratejisi, dini çatışma zemininin önüne geçen kurucu bir toplumsal barış modeli olmuştur.


"DİNLERARASI DİYALOG" UYARILARI VE SİYASİ YANSIMALARI

Merhum Prof. Dr. Haydar Baş, 1990'lardan itibaren........

© Yeni Mesaj