menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yatay söylem, dikey gerçek: Şehir sözde kaldı, takip yok

13 8
07.11.2025

Bu satırları şehirde nefes almaya çalışan milyonların adına yazıyorum. Kâğıt üzerindeki "dönüşüm" makyajı, sokağın yarasını kapatmıyor. Şehir, betonla değil adaletli planlama ile ayakta durur; bu insanın hayatına değmiyorsa yalnız bir harita parçasıdır. 6 Şubat 2023'te 11 ilde yıkım bırakan depremler, "şartname düzgünse sorun biter" kolaycılığını yerle bir etti. AFAD'ın teknik raporları, sahadaki zemin davranışından yapı stokunun kırılganlığına kadar zincirin çok halkalı olduğunu gösterdi. Bu, yalnız güneyin meselesi değil; tüm ülkenin, özellikle de büyükşehirlerin acil gündemidir.

İstanbul'da 1999'da başlayan mikro bölgeleme çalışmalarının mantığı tam da budur: "Her yere aynı reçete olmaz." Zemin koşullarına göre yapılaşma, afet öncesi planlamanın kalbidir. Mesela zemin kimi yerde 4 kat güvenli iken, kimi yerde 2 kat bile risklidir. Ancak bu haritalar, doğru okunursa ve gereği yapılırsa hayat kurtarır; okunmazsa raf süsünden öteye geçmez. Ama bizde işler çoğu kez farklı ilerliyor. "Kentsel dönüşüm" denince akla hâlâ tek formül geliyor: Yık ve yeniden yap.

Oysa yıkarken de yaparken de mahalle mağdur. Toz, gürültü, moloz, bozuk yollar, trafik kilidi, bozulan altyapı ve ortadan kalkan kurallar… Tam sokak biraz nefes aldı, "artık düzeldi" deniyor; bu kez yan sokakta yeni bir yıkım başlıyor. Dönüşüm bir yaşam döngüsüne değil, bitmeyen bir şantiye düzenine dönüşüyor.

Oysa kentsel dönüşüm, bir fırsata çevrilebilir. Bir şehrin kimliği, bu süreçte yeniden tasarlanabilir.

Eğer planlamanın merkezine yalnız "arsa değeri" değil, insanın hayat........

© Yeni Mesaj