Hüseyin Baş dosyası: Demokrasiye ayar duruşması
Türkiye'de adalet salonlarının duvarlarında sıkça karşımıza çıkan bir cümle vardır: "Adalet mülkün temelidir." Bu ifade, sadece güzel bir motto değil; devletin varlığının, vatandaşın güvenliğinin ve demokrasinin en önemli teminatıdır. Ancak son yıllarda açılan davalara, verilen kararlara ve siyasi eleştirilerin suç kapsamına sokulmasına bakıldığında, bu sözün mahkeme salonlarında asılı kalıp fiiliyatta uygulanmadığını görmek zor değil.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş, ocak ayından itibaren adli kontrol altında tutuldu. İddianame hazırlandı, ilk mahkeme yapıldı. Hüseyin Baş, mahkemede yaptığı savunmada muhatabının şahıs olmadığını; eleştirisinin sistemin uygulamalarına yönelik olduğunu açıkça ortaya koydu. Avukatlar, adli kontrole sebep olacak hiçbir suçun bulunmadığını izah ettiler, Yargıtay içtihatlarından ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (özellikle Lingens Kararı'nın) ifade özgürlüğünü geniş yorumlayan kararlarından örnekler verdiler. Lingens Kararı, politikacıların diğer vatandaşlara göre daha fazla eleştiriye katlanmak zorunda olduğunu açıkça belirtir. Çünkü siyasetçi, devletin ve milletin bekasına dair kararlar alır; bu da onun sözlerinin ve icraatlarının en sert biçimde denetlenmesini zorunlu kılar. Burada olan, tam da budur: Muhalefet partisi lideri, anayasanın kendisine verdiği en doğal görev olan iktidarı eleştirme görevini yapmıştır.
Mahkemede avukatların dile getirilen bir ifade dikkat çekiciydi: "Belirsizliğin olduğu yerde hukuk yoktur." Aslında bu, Roma........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Mort Laitner
Stefano Lusa
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon