Nisan 2021 zirvesinden sonra ne değişti?
Kıbrıslı iki toplum lideri, üç garantör devlet temsilcisi ve BM Genel Sekreteri’nin katılacağı Kıbrıs zirvesinin önümüzdeki Mart ayı ortalarında yapılması bekleniyor.
Bu zirve, ister istemez, dört yıl önce 27-29 Nisan 2021 tarihinde ayni formatta yapılan zirveyi hatırlatıyor.
O zirvede, KıbrıslıTürk tarafı ve Türkiye’nin ‘KKTC’nin Kıbrıs adasında ikinci devlet olarak tanınmasının ardından müzakere yapılması’ şeklinde özetleyebileceğimiz tutumu nedeniyle, herhangi olumlu bir sonuç elde edilememişti.
BM Genel Sekreteri, o zirvenin ardından ‘taraflar arasında müzakerelerin başlatılmasını öngören ortak bir zeminin bulunmadığını’ açıklamış ama BM’nin çabalarının devam edeceğini ilan etmişti.
BM Genel Sekreteri bu açıklamanın gereklerini yerine getirerek, tarafların masaya oturmasını sağlamak üzere çeşitli girişimlerde bulunmuştu.
Peki, o zirvenin ardından ne değişti? Aradan geçen dört yılda, gerek Kıbrıs’ta gerekse Kıbrıs sorununu etkileyen ülkelerde ve uluslararası alanda gerçekleşen değişiklikler, yeni zirvenin kaderini nasıl etkileyecek?
Bazı değişikliklerin önemli olduğunu söyleyebiliriz.
Güneyde lider değişti ama, temel yaklaşımlarda, çok şeyin değiştiği söylenemez. Değişen şey ise, daha çok bölgede ve uluslararası alanda gerçekleşen değişikliklerin bir yansımasıdır. Bunu, aşağıda ele alacağım.
Kuzeyde lider değişmedi ama geçen bu dört yıl içinde, Kıbrıs sorununda ortaya koyduğu yaklaşımlarda başarılı olamayacağı, kendisi dışında herkes tarafından anlaşılmış oldu.
Dört yıl boyunca ve her fırsatta tekrarlanan ‘tanınma ve iki devlet arasında müzakere’ tezi boşlukta kaldı. Ayni anlama gelen ve ‘Kıbrıs Cumhuriyeti devleti’nin dağıldığı’nın diğerleri tarafından kabul edilmesini talep eden zımni yaklaşımlara da rağbet eden olmadı.
Uluslararası güçler, ‘iki toplum arasında siyasi eşitlik’ ilkesinden vazgeçilerek, ‘iki devletli çözüm’e gidilmesi tezine hiç destek vermedi.
Kıbrıs’ta mevcut bölünmenin korunması, potansiyel bir çatışma riskinin de aynen devam etmesine yol açıyor.
Ukrayna’daki işgal ve savaş ise çok şeyi değiştirdi. Özellikle Avrupa Birliği için!
Birlik üyelerinin neredeyse tümü, Rusya’dan kaynaklanan bir güvenlik tehdidiyle karşı karşıya olduklarını kabullendiler. Çoğu bu nedenle askeri harcamalarını artırma kararı almak zorunda kaldı. Ayrıca AB’nin ortak güvenlik ve savunma politikasının yeterli olmadığına kanaat getiren AB üyesi İsveç ve Finlandiya, Rusya’ya karşı savunmalarını........
© Yeni Düzen
