Bilmek
“Bilim”, “teknoloji” ve “bilgi toplumu” geçtiğimiz haftanın en çok konuşulan kavramları oldu.
Hükümet kanadında yer alan tüm siyasi figürler birer bilim insanı edasıyla; neyin bilim, neyin teknoloji olduğunu, çocuklarımıza neyi öğretmemiz, neyi öğretmemiz gerektiğini uzun uzun anlatmaya çalıştı.
Yalan yanlış bilgiler, anlam bozukluğu içeren ifadeler, başı ile sonu tutmayan söylemler, buram buram siyasi istismar kokan açıklamalar birbirini kovaladı.
Hemen söyleyeyim: Bilim, pul koleksiyonu yapar gibi teknolojik aletleri bir araya getirmek değildir.
Bilim, kendi varlığının farkında olan insanın, kendi iç dünyasında ve etrafında olup bitenleri, evreni anlama ve anlamlandırma çabasıdır. Yani bilme eyleminin karşılığı olan her şeydir.
İnsan, özne olarak bilen bir varlıktır ve bilmek ister. Çünkü nesneler, bilinmesi gereken şeylerdir. Dolayısıyla bilim, özne ile nesne arasında kurulan bir bağdır.
Peki, Kıbrıs Türk Toplumu olarak özne miyiz? Etrafımızı çevreleyen nesneler üzerinde araştırma yapıyor muyuz? Onlar hakkında fikir ileri sürebiliyor, bu fikirlerimizi savunabiliyor muyuz? Yani bilim yapabiliyor muyuz?
Ne yazık ki bu soruya “evet” yanıtını vermek pek mümkün değil…
Peki bilgi toplumu muyuz?
Bilgi toplumu olmak demek; toplumun tamamının bilgiyi üreten, çoğaltan, paylaşan ve kullanan bir düzende yaşaması demektir. Bu toplum modelinde:
- Bilgi, en değerli........
© Yeni Düzen
