Tel Aviv üstünden Washington’a
2025 yılının Ocak ayında Biden, görevden ayrılmasına beş gün kala bir kararname imzalayarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ABD’den askeri teçhizat elde edebileceği üç programı açıkladı: Foreign Military Sales, Exess Defence Articles, Titel 10 security grant programs...
Reuters haber ajansı konuyla ilgili geçtiği haberde, “adanın son yıllarda odak noktasının merkezine Batı’yı koymuş olmasının sonucunda ABD ile Kıbrıs yakınlaştılar” diyordu. (Reuters, 16 Ocak, 2025)
Gerçekten de Kıbrıs Cumhuriyeti son yıllarda Batı-odaklı bir dış politika izliyor. Fakat Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Batı tarafından güvenilir bir müttefik olarak görülmesi, İsrail ile kurduğu yakın ilişkiler sonucunda gerçekleşti.
Kıbrıs Rum toplumunu yönetenlerin İsrail’e doğru dümen kırmaları biraz gerilere gider. Türk-İsrail ilişkilerinin Mavi Marmara ve Gazze yüzünden derin bir krize girdiği bir dönemde, ilk defa bir İsrail başbakanı Kıbrıs’ı ziyaret etti. 2012 Şubatı’nda adaya gelen Netanyahu, “buraya, ikili bağlarımızı, ekonomi ve enerji alanındaki bağlarımızı güçlendirmeye geldim” dedi.
Gerçekten de Türk-İsrail ilişkilerinde gerginliğin devam ettiği bir ortamda Kıbrıs-İsrail ilişkilerinde önemli adımlar atıldı. 2015 yılının Temmuz ayında İsrail başbakanı Netanyahu Kıbrıs’a resmi bir ziyaret düzenledi ve enerji, hidrokarbon, savunma ve güvenlik alanlarında işbirliği yapma kararları alındı. Bu tarihten sonra ilişkiler süratle ilerledi ve stratejik bir işbirliğine dönüştü.
Bu arada, Kıbrıs-İsrail-Yunanistan arasında bir “enerji-ekseni” oluşturma fikri ortaya atılmış ve Washington’da kabul görmeye başlamıştı. Yahudi lobisi tarafından gündeme getirilen bu “enerji-jeo-politiği”, 9 Kasım 2016 yılında ABD başkanı seçilen Donald Trump’ın ekibi tarafından da benimsenmişti. Üç ülkenin işbirliğine dayalı “enerji-jeo-politiği” süratle uygulamaya konuldu ve üst üste üçlü........
© Yeni Düzen
