menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Beyaz Kıbrıs’ın” Anti-Kolonyal Mücadelesi ve Trajik Bir Son Üstüne

6 8
06.04.2025

EOKA’nın 1 Nisan 1955 tarihinde İngilizlere karşı silahlı mücadele başlatması nereden bakılırsa bakılsın, Kıbrıs tarihinin ve Türk-Yunan ilişkilerinin seyrini değiştiren çok önemli bir olaydır ve her büyük olayda olduğu gibi, bunun da bir dizi nedeni vardır.

Eskiden beri devam eden Enosis mücadelesinde İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra beklentilerin tersine, Büyük Britanya’nın Kıbrıs’a self determinasyon hakkı tanınmayı reddetmesi, özyönetim önerilerinin gerçek anlamada anayasal özyönetim modelinden uzak olması, “Enosis derhal Enosis” saplantısı ve Yunan hükümetlerinin 1954 yılına kadar Kıbrıs meselesini Birleşmiş Milletler Örgütüne (BM) götürmeyi reddetmesi başlıca nedenler olarak gösterilebilir.

1950 yılında Başpiskoposluk koltuğuna oturan III. Makarios, Yunan hükümetlerinden aradığı desteği bulamayınca silahlı mücadeleye yönelmeye karar verdi ve sürgün edildikleri için Atina’da yaşayan Enosisçi Rumlarla, “esir Helenleri” kurtarma sevdasında olan bazı Megali İdeacı Yunanlılarla ile bir araya geldi ve silahlı mücadele kararı aldı.

Silahlı mücadeleye Kıbrıs asıllı albay Yorgos Grivas komutanlık edecekti.

Grivas, 1951 yılında hazırlıklara başladı...

Bu tarihin seçilmesi tesadüf değildi. Makarios, Yunan hükümetlerinin “pasif” tavrından bezmişti. Atina radyosunda yaptığı bir konuşmada Yunan ulusuna seslenerek şöyle diyordu: “Sana hakikatin diliyle konuşmak ve hem hükümeti, hem de muhalefeti kınamakla mükellefim. Ne cesaret, ne de cesurluk gösterdiler. Ulusun başvuru (BM’ye NK) talebine tereddüt ve çekimserlikle karşılık verdiler.”

Sonunda, Yunanistan 1954 yılında Kıbrıs için BM’ye başvurmayı kabul etti ama aradığını bulamadı. Büyük Britanya nüfuzunu kullanarak Kıbrıs konusunun BM’de konuşulmasını engelledi.

Bunun üzerine, Yunan hükümeti silahlı mücadeleye yeşil ışık yaktı ve 1 Nisan 1955 tarihinde Yunanistan’ın da desteğiyle silahlı mücadele başladı.

Beyaz Adamın “Anti-Kolonyalizmi”

EOKA, dünyanın diğer yerlerinde var olan anti-sömürgeci örgütlere benzemiyordu. Asya ve Afrika’da kolonyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi veren örgütlerinden oldukça farklı idi. İrredantist bir hareketti ve Kıbrıs’ın Yunanistan ile birleşmesi için mücadele ediyordu.

Ülke nüfusunun bütününün emansipasyonuna/kurtuluşuna dönük bir politikası yoktu. Kıbrıslı Türkleri ve Kıbrıs Rum toplumunun büyük bir kısmını oluşturan solcuları dışlıyor, onlara karşı düşmanca davranışlar sergiliyordu.

Nitekim, o dönemde EOKA tarafından katledilen solcu Kıbrıslı Rumların yakınları hala bugün adalet arıyor, onur tamiri talep ediyorlar.

Kıbrıslı Rum ve Yunanlı milliyetçiler, bağımsızlık mücadelesi veren Asya ve Afrika halklarını küçümseyen bir tavır içindeydiler. O halklara karşı kullandıkları dil, Beyaz Avrupalı kolonicilerin dilinden........

© Yeni Düzen