menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Otoriteyi umursamamak

9 0
24.04.2025

Hayatı umursamak mı lazım yoksa kayıtsız mı kalmalıyız? Büyük bir soru olduğunu biliyorum. Ancak son zamanlarda gençlerde gördüğüm bir durum bu kayıtsızlık. Ya da öyle görünüyorlar demek istiyorum ama hayır hayır değil. Bir kısmı gerçekten derin bir umursamazlık içinde. Hangi konularda neden umursamaz bir tavır geliştiriyorlar? Ya da neden en azından öyle görünüyorlar. Bunlara bir bakmak lazım. İşin psikoloji tarafı elbette çok önemli ama en azından kendi etrafımdaki umursamazlara bakarak anlatmak istiyorum bunu. Genel anlamda hayata karşı bir duyarsızlık geliştirmişler.

Olan biten onları çok etkilemiyor, hissetmiyorlar. Dedim ya, ya da öyle görünüyorlar. Beni bu durum ürkütüyor. Ama bunda neyin çok etkili olduğunu hepimiz biliyoruz. Evet dijital alemin beslediği beyinler maalesef onları çeken görüntüler hep hayata kendileri için var olmaları gerektiğini anlattı. Bir nörobilimci arkadaşım şöyle dedi; eğer gerekli sevgiyi verirsen, çocukları ne dijital dünya ne bir başkası yenemez. Sanırım bu dijital dünyaya en çok günümüz yetişkinleri yenildi zamanında. Çocuklarla ilgilenmek yerine önlerine ekranları koyan ebeveynler değil miydi? Bu büyük bir rahatlık sağlamadı mı ebeveynlere? Kendisi ilgilenmek yerine dijitale bir bakıcı gibi emanet edilmek hepimizin işine geldi. İtiraf edelim.

Ne olursa olsun tüm otoriter cümlelere, otoritelere, otorite kavramına topyekûn karşılar. En umursamadıkları da otorite kavramı. Oysa bizim toplumumuz lider güdümlü toplumdur. Başında bir otorite bir babayı sever. Eski başbakanlardan ve defalarca iktidara gelmiş olan Süleyman Demirel’in bir lakabı da Baba idi. Etrafımda onu öyle gören büyüklerim vardı hatırlıyorum. Biz sürüye çoban verip güden, otağa bir Hakan ile başkanlık eden bir milletiz. Büyüklerin elinden öperiz, öperdik. Oysa şimdi evrilen ve de neredeyse homojenleşen yeni nesilde bunların eridiğini görüyorum. Bundan 20 sene öncesine kadar en modern en solcu ailelerde dahi otorite, aile büyüğü gibi kavramlara değer verilirdi. Türk aile yapısının temeli bilgeliğe dayalı bir kavramdı. Peki bunların kaybolmasında ve gençlerin artık otoriteyi umursamamasında etken kim? Gençlerde mi suç? Yoksa bizler dengeyi mi kuramadık? Bu büyük geçiş evresinde büyüklerimizden aldığımız o adet, örf ve gelenekleri yeni çağa adapte mi edemedik? Gençleri neden anlayamadık? Otoriteye bu kadar kafa tutmaları nedir? Okulda öğretmenlerin en büyük şikayetlerinden biri bu. Eskiden öğretmenler odasından geçerken çekinirdik. Şimdi ise çocuklar yüzlerine bakarken sen kimsin tavrıyla yaklaşıyorlar. Fakat şunu söylemeliyim sorunlar en çok ortaokul ve lise dönemlerindeki çocuklarda karşılaşılıyor. Sonra zamanla bu eriyor. Ancak bu gençlerde hatırı sayılı gruplar da kitle hareketlerinde yer alıyorlar.

Değişen ve dönüşen dünyada çok şeyin aynı kalmasını beklemek saflık olacaktır. Biz ne doğuluyuz ne de batılıyız. Bizim genetik kodlarımız var. Liderlik bizim ruhumuzda var. Otoriteye saygı, bilgelik bizim ruhumuzda var. İşte sihirli kelime de tam burada; bilgelik. Biz bilgeliği kaybettik. Büyüklerimiz maalesef kapitalist dünyada o değerli kelimeyi yani bilge olma vasfına erişemediler. Emir verip karşılık görmek isteyen figürler oldular. Korku ile sindirilmiş toplumlar maalesef bir nesil sonra otoriteye baş kaldıran nesilleri yetiştiriyor. Bizler arada kalan nesil olarak ebeveynlerimizden aldığımız emirleri sorgulamaksızın yerine getirdik. Ancak bizim yetiştirdiğimiz nesiller soran ve cevap arayan nesil. Tam ve yerinde cevap veremedik, boşlukta kaldık. Sonradan uyandık ucundan yakalamaya çalıştık. Ara nesil olmanın verdiği bir sancının içindeyiz. Bizler de anne ve babalarımız gibi zaman zaman emir verdik ama bazen de o emirlerimizi yumuşatacak geri dönüşler yaptık. Yani dengeyi, doğruyu kuramadık. Şimdi de çocuklardan salt saygı istemek anlamsız. Bundan sonra yapılacak olan nedir bunlara bakmak lazım.

Gençler onları anlayan ego kasmayan, sendenim diyen otorite istiyorlar. Bir insan yetişirken otorite en büyük güvencedir. Otoriteye hepimiz ihtiyaç duyarız belirli bir yaşa kadar. Ama egoyu hissettikleri ve fark ettikleri yerde bu nesilden değil saygı, sevgi de göremezsiniz. Çünkü artık bilgi her yerden ulaşılabilir bir şey. Okulda öğretilen her şey hayatın içindeki her bilgiye ulaşabilen bu neslin bizlerden istediği tek şey kucaklanmak, anlaşılmak ve bu duygularla yönlendirilmek. Bizim geç anladığımız bütün mesele buydu aslında.

Yağlıboya tablolarında Filistin

Ressam Bedia Kirişçi’nin ‘Mekânın Gerçek Sahipleri’ adlı yağlıboya sergisi cumartesi günü Üsküdar’da açılışı yapılacak. Resimlerin satışından elde edilecek gelir Yeryüzü Doktorları vasıtasıyla Gazze’ye yardım amaçlı harcanacak. 7 Ekim 2023 tarihinden beri Filistin’in onurlu direnişine uzaktan şahitlik ediyoruz. Binlerce Filistinli İsrail tarafından katledildi hala daha katledilmeye devam ediyor. İşte böyle bir süreçte bu katliama tanıklığımızı biraz daha derinleştirecek olan ressamın fırçasında tuvale yansıyanları görmek yeniden idrak etmek belki de biraz olsun katkıda bulunmak için orada olacağız.

Gazze’nin sesini duyurmaya devam

Pazar günü Üsküdar’da Birleşmiş Vicdanlar grubu olarak ellerimizde pankart ve bayraklarla sokaklarda ses çıkarmaya devam edeceğiz. İnsanlık için hepimiz için bu katliam durana dek ayaktayız. Kimse, hele hele kendine devlet diyen bir yapı istediği gibi davranamaz. Çoluk, çocuk, anneler, babalar, kardeşler, dedeler, torunlar çaresizlik içinde her türlü dehşeti görüyorlar. Bizse buna tanıklık etmek zorunda bırakılıyoruz. İsyanımıza pazar günü siz de katılın. Saat 14.oo’de Üsküdar’da buluşmak üzere.

Mor........

© Yeni Birlik