Derin okumalar
Okuma, bilgi edinme, eksikliklerini giderme, cehaletten kurtulma, yol bilme, yol gösterme gibi hasletler oldukça kıymetlidir. Bu nedenledir ki, İbn Arabi ile İmam Gazali'nin okuma konusunda meseleye nasıl baktıklarına dair bir kaç ipucu vermek arzu ediyorum. İbn Arabi'nin bilgi edinme felsefesini, metinlerin rolünü ve okumanın ruhsal/entelektüel gelişimdeki yerini belirlemek lazım. Bilgi, öğrenme veya kutsal metinlerin yorumlanması üzerine yazdığı eserlerine bakmak icap ediyor.
İmam Gazali'nin eğitim, bilgi ve öğrenme yöntemleri üzerine görüşlerini, özellikle okuma ve çalışma perspektifine odaklanarak 'İhyau Ulûmiddin' gibi eserlerindeki bölümleri inceleyerek, okumanın önemi, ilim öğrenme adabı veya okunması gereken metin türleri hakkında ayrıntılara bakmak gerekiyor.
İbn Arabi'nin bilgi edinme felsefesine dair belirleyici bazı tespitler gerektiriyor. İbni Arabide okuma (bilgilenme-aydınlanma) bilgilenme, rasyonel deneyimsel ve mistik/ilahi olmak üzere üç ana kategoriye ayrıldığını söyleyebiliriz. Rasyonel bilginin yanıltıcı olabileceğini vurgularken, gerçek bilginin ilahi kökenli olduğuna dikkatlerimizi çekiyor. Ayrıca, varlığın birliği ve zahir (dış) ile batın (iç) bilgi arasındaki ilişkiyi de ele alıyor. Zahir ve batın bilginin birleşiminin tam mutluluğu getirdiğini, batın bilginin derinleşmesinin zahire geri dönüşü sağladığını ifade ediyor. Bu, okumanın sadece yüzeysel bir bilgi edinme faaliyeti olmadığını, aynı zamanda derinleşme ve dönüşüm süreci olduğunu düşündürüyor. Daha açık bir ifadeyle elde edilen bilgi (okumalar ve mütalaalar) yalnızca akılla değil, gönülle ilgili olduğunu dolayısıyla ruhi bir yönünün bulunduğunu aktarırken zahirden batına geçişle maddeden arınmanın-nefsi terk etmenin huzuru içinde keşfin mutlakıyetiyle zahire dönüldüğünde zahirin anlamsızlığı lakin gerekliliğine erildiğine vurgu yapılıyor.
İbn Arabi'nin eserleri, özellikle ‘Fusus’ül Hikem’ ve ‘Futuhatı Mekkiye’, ilahi bilgelik ile insan anlayışı arasındaki ilişkiyi ve kişisel deneyimin önemini vurguluyor. Kalbin manevi algının merkezi olduğunu ve ilahi vahiylerin kalp ve ruh ile irtibat kurularak (hayalin varlığını benimseyerek) alındığını ve yorumlandığını belirtiyor. Bu da metinlerin okunmasının sadece entelektüel-münevver bir çaba değil, aynı zamanda kalbi ve hayal gücünü harekete geçiren, manevi bir yolculuk olduğunu gösteriyor. Metinlerin ilahi konuşmanın bir tezahürü olarak görüldüğü ve gerçek anlayışın literal........
© Yeni Birlik
