Asya NATO’su çağrısı: Japonya ne istiyor?
İsrail’in Lübnan’da mevzi kazanmada zorlandığını görüyoruz- ki Tel Aviv hala asıl hedef Lübnan ve Hizbullah değil İran’mış gibi davranıyor. Bir yandan ABD ve Netanyahu hükümeti İsrail’in İran’a yönelik olası misillemesinin şiddeti üzerine konuşup duruyor. Geçtiğimiz hafta bahsetmiştik, iki senaryo (İran’ın nükleer tesislerine ve enerji altyapısına yönelik saldırı olasılığı) kamuoyunun gözleri önünde tartışılıyor. Henüz bu konuda ABD ve İsrail’in ortak bir karar veremediğini anlıyoruz. Ama yine basına yansıyan ABD hava savunma sistemlerinin (THAAD’lar) İsrail’e konuşlandırılmasının görüşüldüğüne yönelik haberler bize şunu söylüyor. ABD ve İsrail, İsrail’in İran’a yönelik doğrudan misillemesi sonrası İran’ın bir karşı cevap verebilecek kabiliyet ve siyasi irade içerisinde olabileceğini düşünüyorlar. Öyleyse Netanyahu ve Gallant ne açıklarsa açıklasın, ABD’de küçük Pehlevi ne kadar alkışlanırsa alkışlansın kimse İsrail saldırısının rejim değişikliğini tetikleyebilecek kadar zarar-ziyan yaratacağından emin değil. Öte yandan, İsrail, İran’a yönelik saldırı ABD ile planlanma/müzakere edilme sürecindeyken, Lübnan ve Gazze savaşını bir arada yürütebildiğini, dahası Lübnan’da ciddi olduğunu göstermek zorunda hissediyor. Gazze’deki strateji bildiğimiz gibi, yak-yık-aç-susuz bırak, ama Lübnan’da ağır ilerleyiş bir mesele. Hizbullah’ın en güçlü anlarından birinde değiliz üstelik. Buna rağmen Hizbullah’ın kayda değer bir direniş sergilediği ortada. Bu nedenle İsrail’in hedefine BM Barış Gününü (UNFİL) koyduğunu görüyoruz. BM kuvvetlerine (-ki barış koruma güçlerinin sahadaki yetkileri çok kısıtlı, varlıkları üzerinden caydırıcılık oluşturabilirlerse oluşturmak, oluşturamazlarsa kurban olmak ya da kaçmak dışında bir seçenekleri genelde olmuyor) yönelik saldırıların operatif/taktik amaçları dışında genelde stratejik bir amaçları da oluyor. Saldıranın uluslararası toplum tarafından caydırılamadığını göstermek ve uluslararası toplumun kurallarıyla bağlı olmayan saldırganın sahada korku ve dehşet yaratacağıyla ilgili sembolik bir mesaj vermek. UNFİL iki kere saldırıya uğradı, Pazar günü Netanyahu, BM Genel Sekreteri Guteras’tan -ki kendisi de İsrail tarafından istenmeyen adam ilan edilmişti- UNFİL kuvvetlerini Lübnan’ın güneyinde bulundukları alandan çekmesini talep etti. Tüm bunları alt alta yazdığımızda sahada ağır başlayan ilerlemeyi İsrail’in artırmayı arzu ettiği sonucuna ulaşabiliriz.
İshiba’nın Asya’da NATO kurulsun isteği
Ortadoğu’da yaşananlar bu minvalde süredursun ilginç bir gelişme Asya cephesinde yaşandı. Japonya’da iktidardaki Liberal Demokrat Parti’nin (LDP) içindeki skandal ve parti içi mücadeleden yeni bir başbakan doğmuştu hatırlarsanız: Shigeru Ishiba. Liberal Demokrat Parti bildiğiniz parti ve Kishida’yı götüren skandallar da bir yerde ekonomik memnuniyetsizliklerle bağlantılıydı, dolayısıyla İshiba iktidara geldiğinde dış politikada Kishida çizgisini devam ettirmesini bekliyorduk. Fakat beklemediğimiz Asya-Pasifik coğrafyası için adeta bir tabu isteği, çiçeği burnunda başbakan olarak yapacağı ilk yurt dışı ziyaretinden önce dillendirmesiydi. İshiba, Perşembe günü ASEAN toplantısı bağlamında Güneydoğu Asya’da olacak. Bilindiği üzere ASEAN, ASEAN Bölgesel Forumu (ARF) üzerinden Doğu ve Güney Asya’ya ASEAN normlarını -ki kutuplaşmaya karşı tüm bölge ülkeleriyle temas, işbirlikçi güvenlik, sorunların güç kullanarak çözülmesinin reddi gibi ilkeler ASEAN normlarını oluşturuyor- yaymayı başarmıştı. Böyle bir örgütün toplantısından önce Japon lideri, bir Asya NATO’su arzuladığını ağzından kaçırdı. Ağzından kaçırdı diyoruz, zira Asya NATO’su isteği- üstelik burası çok önemli nükleer paylaşım talebiyle birlikte- dillendirildikten hemen sonra LDP, henüz resmi bir talep yok........
© Yeni Birlik
visit website