menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Fizikten metafiziğe gidebilir miyiz? Bilimin ezoterik boyutu

16 4
25.01.2025

Bugün sizleri gündelik siyasetin bazen güldüren bazen de iç karartan hayal perdesinden veya iktisadi hayatın iç sıkıcı gerçeklerinden çok farklı bir konuya davet ediyorum. Ana konumuz gerçeklik ile hakikat arasındaki farkı açıklamak. Ancak bunun için bir alt yapı kurulması gerekir. Bunu da modern fizikteki düşünsel tartışmalardan yola çıkarak ele almak istedim. Hepimiz üç boyutlu (en – boy – yükseklik yani mekân) bir uzay artı dördüncü boyut zamana bağlı olan varlıklarız. Klasik bilim ölçülebilir ve standartları belirlenebilir veri kümeleri ile çalışır. Bu veriler, örneğin dünyanın her tarafında su sıcaklığı, hava basıncı değerleri, atmosferdeki karbon dioksit hacmi ve benzeri veriler, gözlemle elde edilir. Bu verilerin analizinden edilen enformasyon bilim adamlarının çalışmasıyla bilimsel bilgi haline dönüşür.

İşin kritik noktası şudur ki gerek deney ve gözlemle elde edilen veriler, gerekse bunların analizinden üretilen bilimsel bilgi yukarıda tanımladığım dört boyutlu uzay- zaman içinde tanımlıdır. Eğer teorik fizik çalışmalarının sonucunda elde edilen matematiksel modeller bize bu dört boyuttan fazlası olması gerektiğini söylüyorsa, o zaman bizim algıladığımız boyutlarda tanımlı gerçekle algılamadığımız boyutların yansıması olan hakikat arasındaki farkı tanımlayabiliriz. Gerçek ve hakikat arasındaki fark antik çağlardan bu yana mistiklerin, özellikle Türk – İslam mutasavvıflarının ana araştırma konusu olmuştur. Öyle ya, tasavvuf kişinin yalan dünyanın / masivanın aldatıcı etkilerinden kendini temizleyip kendi özündeki hakikate, yani Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellisine ulaşmayı amaçlamaktadır. Bu ise algılarımızı sınırlayan dört boyutun (mekân ve zaman) ötesine ulaşmak demektir. Metafizik, yani fizik ötesi, bu algılanamaz boyutlara batıni yollardan ulaşma sanatıdır. Eğer teorik fizik bunun mümkün olabileceğini söylüyorsa, metafizik ve fizik veya din ve bilim birbirinin rakibi değil ama birbirinin tamamlayıcısıdır.

Bugün Einstein’ın çalışmaları ile başlayan ve daha sonra Birleşik alan Teorisi ve Sicim Teorisi ile devam eden, bir kısmı deneylerle tasdik edilmiş bir kısmı da halâ şüpheli alan olarak kalmış olan matematiksel fizik modellerinden bahsedeceğim. “Hocam; siz iktisatçısınız; kendi uzmanlık alanınız dışına çıkmıyor musunuz?” Doğrudur, benim burada yazdıklarım bir entelektüel merak konusudur. Hiçbir şekilde bilimsel bir görüş kabul edilemez. Bu yüzden, teorik fizikle ilgili bilgileri Britannica Ansiklopedisinden ve McMullin’in bir makalesinden özetleyerek aktaracağım. Aşağıda ilgili kaynaklar verilmiştir: "Unified field theory | Einstein's Theory of Relativity | Britannica". www.britannica.com. “Ernan McMullin (2002). "The Origins of the Field Concept in Physics" (PDF). Physics in Perspectpective, 4 (1): 13–39.”

Mevcut anlayışa göre, evrendeki fiziksel olgu ve süreçleri belirleyen dört temel etkileşim veya kuvvet vardır: Kütle çekim kuvveti, elektromanyetizma, zayıf etkileşim ve güçlü etkileşim. Klasik bakış açısında birbirinden farklı alanlar olarak tanımlanan bu kuvvetler her biri belli bir kuvvet taşıyan parçacığın ki, bunlara bozon denir, değişiminden ortaya çıkar. Bu kuvvetlerin birbirinden farklı alanlar değil de tek bir alan olduğu ve tek bir matematiksel model ile açıklanabileceği varsayımı üzerine Birleşik Alan Teorisi kurulmuştur. Dilerseniz önce bu alanlardan bahsedelim: Bilinen temel kuvvetlerin dördüne alanlar aracılık eder. Parçacık fiziğinin Standart Modelinde bunlardan üçü ayar........

© Yeni Birlik


Get it on Google Play