İNSANIN ASLİ GERÇEĞİ: HİÇ (2)
TERK-İ UKBÂ Bir süre şeyhinin yanında kaldıktan sonra anlam arayışının ikinci yolculuğu ve imtihanı başlar. Bu defa uzak bir şehirde, halkın doğru yolu bulmasına yönelik çalışmalar (irşad) ile görevlendirilir. Laşey, duruşu ve hikmet dolu sözleriyle kısa zamanda halk tarafından beğenilir, gönüllere girer, kendisine başvurulan önemli bir âlim olur. Zamanla büyük bir medrese inşa ettirir. Yüzlerce âlim ve öğrenci medresenin açılış duası için onu beklerken, yine bir ulak gelir ve kapalı zarfı verir. Mektubun kimden geldiğini anlar. Yaptığı işin ahiretle ilgili olduğunu düşünüp gelgitler yaşasa da verdiği sözü hatırlar, bunun da bir imtihan olduğunu düşünüp şeyhine geri döner.
TERK-İ HESTİ
Bu kez şeyhi onu, kendi ile yalnız kalacağı riyazet için yollar. Bir mağaraya çekilir. Gece gündüz ibadetle uğraşır, çok düşünür, tefekkür eder, kendi varlığının amaçlarını irdeler ve Rabbi ile olmak için çabalar. Kendisinde daha önce hiç bilmediği, tanımadığı, tatmadığı hâller belirir. Âdeta gayb perdesi açılır, gönül âleminde Peygamber (a.s) ile tanışır; Allah’la olmanın hazzını yaşar. Yine bir ulakla zarf gelir. Böylesi manevi bir hazdan kopmakta zorlansa da sözünü tutar ve şeyhine geri döner.
TERK-İ TERK
Şeyh’i, Laşey’in mana derinliğinde kendisini çoktan geçtiğini anlar. O’nu dördüncü ve son imtihanına gönderir. Der ki; “Şehirde, büyük bir ev içinde bir kadından alacağın emaneti al ve dön.” Laşey saraya benzer evin açık kapısından içeriye girer, insanların keyif ve eğlence içinde olduklarını görür. Kapısı açık bir odada aradığı kadını görür. Kadın, “Hoş geldin hakikat yolcusu!” der ve Laşey’i yanına oturtarak bir kadehe şarap doldurup ona sunmak ister. “Yolun sonuna geldin, bunu........
© Yeni Birlik
visit website