Anahtar Kelimeler (Ölüm)
İstanbul’un Üsküdar ilçesinde dünyânın en büyük mezarlıklarından biri vardır: Karacaahmet Mezarlığı. İçinden Kadıköy’ü Üsküdar’a bağlayan bir ana cadde ve daha nice yol geçirilip parçalanmasına rağmen hâlâ İstanbul’da şehrin içindeki en büyük ağaçlık alanların başında gelir. Bu açıdan bakıldığında koca bir servi ormanıdır Karacaahmet Mezarlığı.
Karacaahmet Mezarlığı’nın kuzey tarafında bir de bir hastane vardır: Zeynep Kâmil Hastanesi. İstanbul’un neredeyse yarısı bu hastanede dünyâya gelmiştir.
Karacaahmet Mezarlığı ile Zeynep Kâmil Hastanesi’ni Nuhkuyusu Caddesi ayırır. Yaşam ve ölüme hikmet gözüyle bakan ârif bir zat, bu caddeyi dünya hayâtına benzetip şöyle demişti: “Bu hastanede dünyâya geliyoruz. Caddenin karşısına geçip bu dünyâdan ayrılıyoruz.”
İstanbul’un İslâmî şehircilik anlayışıyla plânlanıp inşa edildiği dönemde, mezar ve mezarlıklar, Karacaahmet Mezarlığı gibi şehrin içindeydi. Mahalle câmisinin haziresinde o câmiyi yaptıran hayır sâhibinin mezarı ya da türbesi bulunurdu. İnsanlar günde beş defa ezanı duydukları, namazlarını kıldıkları câminin bânisinin mezarıyla her gün yüz yüze gelir, rûhuna Fâtiha okurdu. Çocuklar mezar taşlarının yanı başında oynardı. Kediler mezarların üstünde uyurdu. Ölüm, hayâtın bir parçasıydı; hayâtın içindeydi. Ölümden korkulmuyor, kaçılmıyordu. İnsan, ölümle yaşıyor, yaşarken ölüme hazırlanıyordu. Ölen kişi, yaşayanlardan çok uzaklaşmıyordu. Çocukların kaçan toplarını geri veremese de, belki mezar taşıyla oyunlarına katılıyordu. Bu ölümsüzlük değil de nedir?!
Ölümle yaşamın bu kadar, gece ile gündüz gibi iç içe olduğu bir hayat anlayışına sâhip insanların hayâtın gerçeklerini görmezden gelmek yerine onlarla yüzleşme güçleri vardır. İnsan için en kaçınılmaz gerçek olan ölümü bu kadar içselleştirebilen birinin her türlü baskıyla, korkuyla, gerginlikle başa çıkması şaşırtıcı olmaz. Baskıyla başa çıkmasının yanında kendisi de baskıcı olamaz, çünkü ölüm gibi en büyük hakikâti hiç unutmaz. Bu bilinç, Gündüz Vassaf’a göre, kişiye öznel, benzersiz ve yapaylıktan uzak bir özgürlük hissi verir:
“Temel olanı düşünmekten kaçınmak bizi psikolojik bakımdan öylesine totaliter bir yapıya sürükler ki, yaşamın ya da özgürlüğün niteliği açısından pek az önem taşıyan seçimler yapmakla ya da seçim hakkı için mücadele etmekle uğraşırız durmadan. Seçimin mekanik olarak uygulanması bize bir başarı, ilerleme ve özgürlük duygusu........
© Yeni Birlik
