menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Anahtar Kelimeler (Kutsal-2)

9 0
previous day

İçi boşaltılmış kutsal

Kutsal, bağlama oturtulduğunda kutsallığını muhafaza edebilmelidir. Ama yukarıdaki örnekteki gibi bir bağlama oturtulduğunda Kur’ân-ı Kerim’in yazılı olduğu kâğıt üzerinden değil, Allah kelâmı olduğu için kutsal olduğu ve bu bağlamdan koparılamayacağı için kutsallığından şüphe olmadığı ortaya çıkmıştır. Oysa aynı şeyi Hristiyanlığın sembolü olan haç için söylemek kolay değildir. Haçın kutsallığı tahta veya demir olmasından değil, Hz. İsa’nın çivilendiğine inanılan nesnenin şeklinden gelir. Ama bu, o dönemde suçluların cezâlandırılması için uygulanan ve Hz. İsâ’ya özel olmayan bir yöntemdir.

Günümüzde de bâzı marjinal Hristiyanların kendilerini çarmıha çiviletmesi nesnenin bağlamından çıkartılıp kutsallaştırılmasına örnek olarak verilebilir. Onların çivilendiği çarmıh, kutsal değil fetiştir. Ama kutsalın diğer bir özelliği olan içinin boşaltılması ve bağlamdan koparılıp öznel suistimâle malzeme yapılmasının bir örneğidir. Başka biri de Hristiyanlığın hiçbir mezhebine mensup olmasa ve hiçbir akidesini yerine getirmese de haçı kendi emellerine perde olarak kullanabilmektedir. Zira o perdenin çok güçlü bir kutsiyeti ve dokunulmazlığı vardır. Hint kültüründe svastika olarak bilinen ve Hristiyanlıkta gamalı haç adını alan şeklin, Naziler tarafından kullanılmasının sonuçları dünya târihinde sâbittir.

Kutsalın câzibesi

Suistimâle bu kadar açık olan ve “bilgi çağı” olarak adlandırılan günümüzde bile modern örneklerini gördüğümüz kutsallaştırmanın insan psikolojine câzip gelen bir karşılığı vardır. Her şeyin endüstriyel olarak kitlesel üretimde olduğu, eşsiz ve benzersiz, kişiye özel nesnelerin olmadığı çağımızda, bir yandan bilimsel gelişmeler bize gezegenimizin dışında hayat kurma imkânlarını düşündürürken diğer yandan kutsallaştırmanın hâlâ iş görmesi bir çelişki gibi gözükse de değildir. Endüstriyel yaşam tarzı, insana değil kişilik, kimlik bile vermemektedir. Böyle bir iddiası da yoktur. Doğa bilimlerinin hayâtın anlamını bulmak gibi bir amacı olmadığı gibi endüstriyel hayat da insana kişilik temelli bir kimlik vermekten uzaktır. Bu ihtiyâcı “bireyselleşme” ya da “kişisel gelişim” gibi iddialarla yatıştırmaktadır. Oysa kutsallaştırma ve kutsallaştırılan nesne veya kişinin tâkipçisi olma bu sorunun kısa vâdede en kolay ve masrafsız çözümüdür.

Bir kolye veya küpe takmak, duvara asılan bir resim, vücûda yaptırılan bir dövme, okunmasa da imzâlatılan bir kitap, giyilen tişörtteki bir şekil ya da resim, asılan bir flama, savunulan bir ideoloji, atılan bir slogan, yenilen bir yemek, içilen çay veya........

© Yeni Birlik