Anahtar kelimeler-7 (Sekülerlik)
Hristiyanlığın hegemonik baskısı o kadar sert ve acımazsızdı ki, ondan kurtulduktan sonra âdeta kilisenin önünden bile geçmek istemeyen Avrupalılar, bir tanrı tanımazlık tavrı içine girdiler ve bunun yerine Antikçağ’daki çoktanrılı dünya görüşünü koydular. Ama Kilise (büyük K ile) olduğu yerde duruyordu ve hâlâ duruyor. O kadar ki Avrupa’nın karanlık yüzyıllarında Hristiyanların korkulu rüyâsı olan İspanya’daki Engizisyon Mahkemesi hâlâ faal durumdadır ve bir önceki papa 16. Benedict’in papa olmadan önce işgâl ettiği makam Engizisyon Mahkemesi başkanlığıdır.
Avrupa, gönlünden uzak tutmak istediğini önce gözünden ırak hâle getirdi ve Hristiyanlığı sosyal hayattan uzaklaştırdı. Bunu da devleti Papalığın baskısından kurtarmak için seküler bir yapı ortaya koyarak yaptı. Bunun için de en uygun siyâsî model, ulus-devletti. Günümüzdeki ulus-devletlerin hemen hemen hepsi seküler ya da laiktir. Sekülerlik kelimesi, laiklikle eş anlamlı kullanılır. Oysa önemli anlam farklılıkları vardır.
Türkiye Cumhuriyeti, anayasal ifâde ile 1928’ten itibâren laik bir devlettir. Herhangi resmî bir dini yoktur. Yöneticilerinin ve halkının çoğunluğunun Müslüman olduğu bir devletin “din devleti” olmasına gerek ve hatta imkân yoktur. Zira bir devletin din devleti olması için ruhban sınıfına mensup kişiler yâni din adamları tarafından kurulması ve yönetilmesi gerekir. Bu, bir İslâm devleti için mümkün değildir çünkü İslam’da ruhbanlık yoktur. Ama İran, bir din devletidir, çünkü kurucuları, İslâm’a aykırı olmasına rağmen din adamları tarafından kurulmuştur.
Bu bağlamda “laik” kelimesinin etimolojisine bakmak gerekir. Avrupa’nın sosyopolitik yapısında Hristiyanlığın etkin olduğu zamanlarda toplum “clericus” (ruhbanlar) ve “laicus” (ruhban olmayanlar, sıradan halk) olarak ayrılırdı. Ruhbanlık basit bir din adamlığı değildir. Hristiyanlık’ta Kilise, Müslümanlık’taki câmi ya da mescidin karşılığı değil, farklı bir kurumdur. Kilise ve ruhban sınıfı olmadan, diğer insanlar Hristiyan olamazlar, Hristiyanlığın gereklerini yerine getiremezler. Bu anlayış Protestanlık ile yumuşamış olsa, yabancı filmlerde gördüğümüz gibi nikahı dâîma râhip kılar, vaftiz törenini hep râhip yönetir.
Ruhbanlık anlayışına göre bir Hristiyan, bir râhip kendisine eşlik etmediği sürece, tek başına dinî bir faaliyet yapamaz. Bir grup Hristiyan bir kiliseye gidip âyin yapamaz. En fazla evinde özel bir köşede ya da bir kiliseye gidip dua eder. Müslümanların tek başlarına namaz kılması veya aralarından birinin imâmete geçip namaz kıldırmasına karşılık gelen........
© Yeni Birlik
visit website