Nur'un kumandanı: Zübeyir Gündüzalp
Ziver Gündüzalp; Nurun Sadık Kumandanı. Ona üstadı; Zübeyir ismini koymuştu. Adı sorduğunda; Ziver deyince Hz. Üstad; “Hoş geldin Zübeyir, evet Zübeyir, tamam Zübeyir” diye karşılık verir. “Herhâlde yaşlılıktan beni duymuyor” diyerek kabullenir; ancak sonra anlar ki mesele başkadır. Asrın İmamı’nın Zübeyir Bin Avvam’ıdır o artık!1
Bir Nisan yağmurunda düşmüştü Eyyüb Sultan’ın bağrına. Kısa ama bereketli bir ömür.. Hasta kalbine kocaman bir sevda sığdırmıştı. Üstadının, Risale-i Nur’larının ve davasının sevdası. Bütün çile ve sıkıntılara rağmen hizmetten bir an bile geri durmadı. En hasta olduğu zamanlarda bile hizmetle ilgili bir şey olsa, hasta yatağından fırlar, kendi derdini hastalığını unuturdu; tıpkı üstadı gibi! Ağabeylerin, “Ağabey kabul edersen seni hastanede tedaviye alalım” teklifine karşı sorar: “Bu tedavi kaç gün sürer kardeşim?” On beş gün cevabını alınca; “Olmaz kardeşim! Hizmet için on beş gün çok uzun bir süre!”der.2
Hizmette fani olmak, davasında fani olmak, üstadında fani olmak, Risale-i Nur’da fani olmak bahtiyarlığında bir talebeydi. Fena-fis Said olmak! Bunu en veciz kendi ifadesinde görmekteyiz: “Bizim muvaffakiyetimiz ancak Üstada sadakatle mümkündür.”3
Bugünün hizmet erlerinin ondan alacağı ne çok şey var aslında. İdealist her genç gibi onun da gayesi vardı; her gencin olduğu gibi, hayalleri vardı. Allah ona, çok daha hayırlısını nasip etti ve Risale-i Nur gibi bir servetle, Bediüzzaman gibi bir sevda ile........
© Yeni Asya
