Zıtların dinamiği
Birinci temel tesbit; “Tü’refü’l-eşya bi-ezdadiha” yani “Her şey zıddı ile bilinir” demektir; yani eğer zıtları olmasa biz hiçbir şeyi fark edip kavrayamayız. O halde zıtların yaratılması bize zahiren ters gelse de çok büyük hikmet ve rahmettir. Fakat biz çoğu zaman o zıtlara yerli yersiz düşman da olabiliriz. Meselâ: Nur-zulmet, iman-küfür, helal-haram, kal-nefis, melek-şeytan, hak-batıl, güzel-çirkin, cazibe ve dafia gibi çoğaltabiliriz. Yani bunların bir tarafı pozitif (müsbet) ve amaç, karşı tarafı da negatif ve araçtır.
Üstad Bediüzzaman, “Her şey ya bizzat güzeldir veya neticesi itibariyle güzeldir” der. Netice olarak Allah’ın (cc) yarattığı her şey yerli yerinde güzeldir. O halde onun yaratılış hikmetini düşünmek lazım. Hz. Yusuf ve diğer peygamberler bizzat güzeldir. Fakat onlara musallat olan şerirler çirkindir; fakat onlar da neticeleri itibariyle güzeldir, şeytanlar ve zalimler gibi... Asıl çirkinlik bunların makam ve konumlarını karıştırmaktır. Yani bugün, müsbet olan amaçların yerine menfî olan araçlar konularak yerleri kasıtlı olarak değiştirilmiş; amaçlar araç, araçlar amaç olmuştur. Yani bugünün felâketi araçların kasıtlı olarak amaçların yerine konmasıdır.
Demek ki her şeyin konumuna göre değerlendirilmesi gerekir. Bir İslam diyarında, Müslüman mahallesinde salyangoz satarcasına ateizmin ne işi var?
Başta mühim olan;........
© Yeni Asya
