İlm-i Gayb
Bu meselede birçok ayet-i kerîme, ehadîs-i şerife ve onları te’yid eden sayısız keşfiyat-ı evliya ve vâkıa olduğu hâlde, hâlâ daha meseleye tereddütle bakanların olması beni hayrete düşürüyor. Geçmiş ve gelecek felâketlere bu zâviyeden bakılmadığı için birçok musîbetlere maruz kaldığımıza ve bundan sonra da kalabileceğimize dâir endişelendiğimden bu meseleye ağırlık veriyorum. Başta, E-fendimiz (asm); bir gün sabahtan öğleye, öğleden ikindi ve akşama kadar önemine binâen Ashâb’a bu meseleleri anlattığı ve Hz. Âişe annemiz, “Sûre öğretir gibi kıyamet alâmetlerini öğretirdi” diye haber verdiği hâlde, gayrete gelmemeyi anlayamıyorum. Üstad’ımız da, bu gibi meselelerdeki duyarlılığı, tahkikî imanın bir tereşşuhatı olarak gördüğünden bilâperva ben de ilân ediyorum ki; gelecek denenler gelmiş, olacak denenler de, olmuştur. Şu anda biz aslında kıyamet alâmetleri adına, âtîyi değil, vâki ve mâziyi konuşuyoruz.
Meselâ, Deccal ve Mehdî meselesi gibi ki, Efendimiz (asm) Muaz ibni Cebel hadisinde ahirzaman hâdiselerinden bahsedip “Çocuklarınıza Deccalın alâmetlerini tâlim edin”1 buyuruyor. Biz de bu hadis-i şerife uymadığımızdan bu meseleler yeterince anlaşılmıyor. Bu bakımdan “ilm-i gayb” meselesini izaha mecbur kaldık.
İlm-i gayb: Akıl ve duyular yoluyla hakkında bilgi edinilemeyen varlık âlemine dair ve Allamü’l-Guyub’a ait bilgilerdir. İşte bu günkü problemlerin en önemlisi de, bizim zarûreten ve âcilen ulaşmamız gereken bir bilgiler hazinesidir. “Madem bizim zarûreten ihtiyacımız varsa, ona ulaşmanın yolu da mı yoktur?” sorusuna cevabımız; yine nasslar ve ehillerinin vâki ihbaratlarıyla olacaktır. Meselâ,........
© Yeni Asya
