Üstad’a dil uzatmıştı, iflâh olmadı
7 Mayıs 2023 tarihinde vefat eden ve tâziye makalesi (https://www.yeniasya.com.tr/osman-zengin/mustafa-canan-agabeyim_581873) de yazdığımız, aynı zamanda, babalarımız da uzaktan akraba olan, Ankara’daki Minyon Kuyumculuğun sahibi, (Prof. Dr. Sinan Canan’ın da babasıdır) Mustafa Canan Ağabeyimi, Ankara’ya her gidişimde ziyaret eder, sohbet ederdik. Eski günlerden, yaşanmış hatıralardan anlatırdık. Babası, emekli bir polis olan Emin Amcamızın, seneler evvel, anlattığı, Üstad ile alâkalı bir hatırasını nakletmişti. Üstad Hazretleri, Hacı Bayram-ı Velî türbesini ziyaret ederken, türbenin içine, lâstik ayakkabılarını çıkararak girdiğini söylemişti. O hatırayı, tekrar sordum. Bunları konuşurken, “Dur, sana ben, babamın, Üstad’la alâkalı, daha başka bir hatırasını anlatayım” dedi. Anlattı, biz de dikkatle dinleyip kaydettik.
Mustafa Ağabey, şöyle anlattı:
Biliyorsun, babam, polis memuruydu. Cumhurbaşkanlığı muhafızlığında vazife yapıyordu. On bir sene İsmet İnönü, sekiz sene filân da, Celal Bayar’ın muhafız ekibinde çalıştı. 1328 (1912) doğumlu idi. Kendisi, medrese mezunu bir din âlimiydi. Çalıştığı zaman emniyet teşkilâtında, ondan dolayı da, lâkabı “hoca” idi. Bu dindarlığı yüzünden de, sık sık, böyle “sürgün” dediğimiz, Ankara’nın belli (hep problemli, sıkıntılı) karakollarına gönderilirdi. Meselâ, Anafartalar Karakolu’na vermişlerdi. Affedersiniz, umumhane oraya bağlıydı. Kavga–gürültü, hiç bitmezdi. Bir seferinde, Orman Çiftliği Karakolu (Polis amcamız, burada çalışırken, iyi hatırlıyorum, çocukken, ağabeyimle beni, hayvanat bahçesindeki fillere bindirmişti. O.Z.) orada da, hafta sonu mesire yeri olduğundan, yine kavga–gürültü eksik olmazdı. Tabiî, dindarlığı........
© Yeni Asya
