menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Teşbih-i Maklûb üzerine mühim bir sual (2)

16 1
29.04.2025

“Allah’ım! Bende senden başkasına ait bir bakiye kaldığını biliyorsan beni ateşinle yak!” diyen İmam Şiblî, “Ene’l Hak!” diyen Hallâc-ı Mansûr şatahâtlarıyla ünlü kişilerdir.

Şatahât sebebiyle tenkide uğrayan şahıslardan biri de Muhyiddîn-i Arabî’dir.

İbnü’l-Arabî, kabrinin harap olacağını ve Yavuz Sultan Selim tarafından ihya edileceğini, “Sîn [Selim] Şın’a [Şam] girince Muhyiddin’in kabri ortaya çıkar” şeklindeki rumuzlu ifadesiyle önceden bildirmiştir. Nitekim söylediği gibi de olmuştur.

“Sizin taptıklarınız işte benim ayaklarımın altındadır” gibi mecazlı sözlerinden dolayı tekfir edilen İbn-i Arabî’nin bu sözündeki mecazın hakikatini Yavuz Selim ortaya çıkartmıştır. Şam’ı fetheden Yavuz, İbn-i Arabî’nin bu sözü söylediği yeri araştırmış ve bulduğunda oranın kazılmasını emrederek bir küp altın çıkartmıştır.

Takıyyüddin İbn Teymiyye, İbrâhim b. Muhammed el-Halebî gibi bazı âlimler onun küfrüne hükmetmişlerdir.

İfrat ve tefritten uzak, istikametli teşhisi Bediüzzaman yapar:

“Muhyiddin, kendisi hâdî ve makbuldür. Fakat her kitabında muhdî ve mürşid olamıyor. Hakâikte çok zaman mizansız gittiğinden kavâid-i ehl-i sünnete muhâlefet ediyor ve bazı kelâmları zâhirî dalâlet ifade ediyor. Fakat kendisi dalâletten müberrâdır. Bazen kelâm küfür görünür fakat sahibi kâfir olamaz.” (Lem’alar s.431)

Bediüzzaman Said Nursî, şatahâtın sebebini “aşk, istiğrak ve sekirle zıllı asıl zannetmek” diye özetler:

“Bazı böyle fakir bir kimse kendini, kendinden çok mertebe âlâ olandan âlâ görür.........

© Yeni Asya