Edatların yanlış kullanımı (4)
“Hem de” edatının hatâlı kullanımıyla alâkalı mebzul misalleri önceki yazımızda da göstermiştik. Mebzûliyetine binâen biraz daha:
* “…çok büyük şüphe, endişe, HEM DE kaygılarım vardır…”
*“… havada şu yüksek oranda hiç hesaba katılmayan/katmadığınız şu rutubet, HEM DE neminiz varsa...”
* “…mülâkî olduğum son bir muhâvere, HEM DE şu diyalogdan bahsetmek istiyorum.”
Doğru bir kullanım:
* “Bir şeyin eğer tamiri mümkünse, o şeyin tahrip, HEM DE şu ‘imhâsına fetvâ verilmez!’ düsturunu…”
Tahrip, “harap etme, kırıp dökme, yıkıp perîşan etme” mânâsınadır. İmhâ ise ondan bir tık daha ağır “yok etme, ortadan kaldırma” anlamında olduğundan, HEM DE edatının kullanılması yerindedir.
Fakat aynı yazıda şu kullanım hatâlıdır:
“…şu eskiye “özlem”, HEM DE “taraftarlık” sebebiyle …”
Özlem duyulan bir şey için “HEM DE taraftarlık” denmesi anlatım pürüzüdür.
Şimdi de aynı cümlede bir hatâlı, bir de doğru kullanımın birlikte sergilendiği son bir örnekle “hem de” misallerine nihâyet verelim.
Önceki yazımızda da bütün misaller “hem de” edatı içindi. Bu kadar misalden sonra hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğunu okuyucularımız rahatlıkla tespit edeceklerdir:
* “Şu ânî ve fânî, HEM DE geçici şu zevklere meftûn, pürsevdâ, HEM DE ona şu “taabbüd” edecek derecede “müptelâ” olmuş, eski dilde şu “hazcılık” dediğimiz şu sarhoşluğumuz…”
BİLE, HATTA
“Bir kedim bile yok,........
© Yeni Asya
