Anlatım bozuklukları-19 - Şapka Deyip Geçmeyin-38
Galat: “Yanlış, hatâ, sehiv; hatâlı, kusurlu; yanlış kelime veya söz; yanılma” gibi mânâlara gelmekte.
Biz Türkler Müslüman olduktan sonra Farsça ve Arapçadan pek çok kelime almışız. Fakat bu kelimeleri alırken –dînî bir terim değilse hele- ya seslerini değiştirmişiz veya mânâlarını. Yâni o kelimeleri fethetmişiz. Artık bu kelimeler, Türk hançeresine ve dilimizin estetiğine göre yeni bir form veya anlam kazanmıştır. Eğer aldığımız kelime, ses olarak Türk hançeresine hiçbir şekilde müşkülat çıkartmamış ise, bu kez o kelimeyi, mânâsını değiştirerek fethetmişiz:
“Peşimden yürü” diyorsa bir Fars, önünde olmanı istiyordur. Sen önde gideceksin, o seni arkandan takip edecek. Fakat biz “Peşimden gel” dediğimizde, tam tersini kast ederiz: Arkamdan gel. Çünkü “peş” kelimesini fethederken seslerine kusur bulamamış; anlamını değiştirmişiz, hem de tam tersine.
Üstadımızın Nurlarda PEŞ kelimesini Farsçadaki aslî mânâsıyla da kullandığını görmekteyiz:
“…Hem sana âsidir der, ceza verirler. Evet iki vazife, PEŞİMİZDE [önümüzde] görünüyor. Biri, padişahın vazifesidir. Bazen biz onun angaryasını çekeriz ki, bizi beslemektir. Diğeri, bizim vazifemizdir.” Sözler - 5.Söz
Arapların kalın, kısa, küt “manâra”sı, bizim mîmârîmizde kazandığı kalem gibi ince, nârin formuna uygun olarak “MİNÂRE” zerâfetine; Farça “gul” sözü, Efendimizin hüsn-ü mübârekine teşbîhen “GÜL-i Muhammedî (s.a.v.)” inceliğine bürünmüştür. Farsça aslı “hancer” olan........
© Yeni Asya
