Hakikat tekelciliği ve “dâne-i hakikat” arayışı-1
Toptan kabul veya red yerine; “adalet-i mahza” gereğince, ‘suçların, cezaların, suçluların ve fikirlerin şahsîliği’ prensibi uyarınca her olayı, her ferd veya düşünceyi ayrı ayrı değerlendirmek daha doğru değil mi?
Allah, sonsuz tecellisini göstermek için her insanı farklı donanımla yaratmış, hakikati arama meyil ve merakını vermiş. Denebilir ki; insanın ömrü, hakikati aramakla geçer.
HAKîKATİN FARKLI TONLARI
Hakikat ise, kendisini farklı formlarda gösterebilir. Dolayısıyla insan hakikati olduğu gibi değil, sosyo-kültürel birikimlerine ve kapasitesine göre anlayabilir. Hakikat hakkında konuşan veya yorum yapan insan, -şu an bizim yaptığımız gibi- hakikati kendi bakış açısından görür. Zira insan hakikati bütünüyle kavrayamaz, kuşatamaz; sadece onun arayışında olabilir. “İnsan fıtraten mükerrem olduğundan, hakkı arıyor. Bazen bâtıl eline gelir; hak zannederek koynunda saklar.”
Bediüzzaman’ın ayetleri tefsir ederken “bu ayetin binler manasından........
© Yeni Asya
