menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şairi şiiriyle uğurlamak

7 6
20.03.2025

“Bu sahur zamanında sundun imanı dini,
Uyanıp seyrettirdin ‘biz’de olan kendini,
Sahuru Üstad ile Nurlar ile mezcederek
Yaşattın bize, bire bini ve bire otuz bini.”

Bir tahassürün ve tecessüsün terennümü bu mısralar.

Ama beliğ, nezih, edebî, sanatlı ve güzel bir terennüm.

Kaderin sevkiyle uzak diyarları mesken edindiğinden memleket ikliminde yaşanan Ramazan maneviyâtına hasret kalan şair dost, gecenin bir vakti açtığı televizyon ekranında tanıdık bir yüzle karşılaşınca hemen kaleme sarılmış ve bu dörtlüğü döktürmüş.

Haftada bir yazdığı ‘Avusturya Mektupları’na -nedense son zamanlarda aksatıyor- her seferinde güzel bir rubai veya dörtlükle başladığından, bu mısraları yazmakta pek zorlanmamış.

Gecenin o vaktinde müşkül olan şey, şiirini muhatabına ulaştırmakmış, ama onun da yolunu bulmuş ve cep telefonunu çıkarıp mısralarını ekrana aktararak ‘gönder’ tuşuna basmış.

Geçen yıl Ramazan ayının on dördüncü günü, sahur vaktinde, saat beşi yirmi iki dakika geçe, muhtemelen yazıldıktan hemen sonra almıştım mesajı. Mahmur bir nazarla ilk mısraı okuduğum anda, üzerime abanan rehavetin ağırlığı dağılıvermişti.

Ardından gelen diğer mısralarda daha da artan mânâ derinliği, âhenk zenginliği ve sanat inceliği, muhayyilemi hareketlendirip hislerimi canlandırarak bana gecenin o vaktinde bedii hazlar yaşatmıştı.

O zaman anlamıştım bir sanat eserini meydana getirmenin de tesir sahasına girip istifade etmenin de vaktinin, saatinin, mekânının, malzemesinin veya mazeretinin olmadığını.

Sanat, istendiği takdirde her hâlükârda icra edilebilirdi.

Hele bir de zaman Ramazansa...

***

RAMAZAN SEVİNCİ YAŞARDI

Tam on dokuz sene öncesine ait bu mısralar ve cümleler.

8 Ekim 2006 tarihinde, yine böyle bir Ramazan ayında ayın on dördüncü günü sahur ve iftar vaktiydi. Yeni Asya’nın İSLÂM YAŞAR’ın Kaleminden sayfasında çıkmıştı mezkûr mısralar ve cümleler. Onun vatan addettiği ve vatanında gibi hizmet ettiği gurbet diyarında sahur vakti o ahvali yaşayan ve terennün ettiği mezkûr mısralarla, bu cümlelerin yer aldığı yazının yazılmasına vesile olan rübainin şairi.

Ramazan ayı gelince heyecanlanır her anını yaşamaya çalışırdı. Severek yaptığı Ramazan faaliyetlerinden biri de sahur ve iftar vakitlerini ailesi veya ‘kardeşim’ dediği hizmet arkadaşları ile birlikte mübarek vakitleri ihya etmekti. Yaşadığı ülkede, sahuru ve iftarı farklı şehirlerde yapmayı severdi. Hatta Avusturya’daki, Almanya’daki hizmet arkadaşları ile seyahate çıkarak sahuru bir ülkede, iftarı başka bir ülkede yaptığı çok olurdu.

Yine bir Ramazan günü çıktı ebedî yolculuğa.

Sahura dünyada kalktı, iftarı bezahta yapacak.

Ulvî bir yolculuk,

Güzel bahtiyarlık.

***

İYİ BİR İNSAN, MÜTTAKİ BİR MÜ’MİNDİ

Mikâil Yaprak.

Babasının, anasının ona verdiği ad ve kardeşlerinin, yakın akrabalarının hitabı, Bilâl’di. Kimliğinde de öyle kayıtlıydı. Ama ekser şairler yazarlar gibi o da kendisine bir mahlas seçmişti. Biz onu hep mezkûr mahlası ile tanımış, saymış, sevmiştik. Millî Eğitimde meslektaştık, yazarlıkta arkadaştık, iman hizmetinde kardeştik.

Öğretmendi, şairdi, yazardı, hatipti. Ama hepsinden mühimmi, o hususiyetleri de içine alan iyi bir insan, müttakî bir mü’mindi. Bediüzzaman Said Nursî hazretlerinini talebelerine verdiği aziz, sıddık, muhlis, müşfik, fedakâr, gayretli, kahraman, müstakim gibi sıfatların pek çoğunu fiilen yaşayan, hâlen taşıyan bir Nur Talebesiydi.

Onunla ilk olarak Bediüzzaman Beşlemesi gezileri sırasında doğup büyüdüğü, hayata ve hizmete başladığı Van’da tanışmış, Risale-i Nur hizmetlerinde teşrik-i mesai etmiştik. O hayatına, resmî vazifesine ve iman-Kur’ân hizmetlerine Avusturya’da devam edince teşrik-i mesaimiz hemen her sere yılbaşı........

© Yeni Asya