menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mazimizden birkaç sayfa, günlük bir lâhika: Yeni Asya’nın vazife-i asliyesi ve varlık sebebi

10 1
previous day

YENİ ASYA’NIN VAZİFESİ VE VARLIK SEBEBİ

Günlük bir gazeteye sahip olmanın, cemaate kazandırdığı inşirah hamleleriydi yaşananlar. Gazete, onun çatısı altında neşredilen ve ileride neşredilecek olan diğer mevkuteler, hâdiseleri de hizmetleri de şahsî, ferdî, cüzî, mahallî olmaktan çıkarıp umumîleştirdi ve geniş, güçlü, küllî bir şahs-ı manevîye mal etti.

Yeni Asya’nın varlığının sebebi bir çiçek gibi sadece yetiştiği yerde açıp açtığı yeri güzelleştirerek sıradan bir canlı hüviyetiyle hayatta kalmak değildi. Onun adı ile birlikte anılan bazı Nurcular da temsil ettikleri milyonlarca Nur Talebesi gibi Said Nursî’nin verdiği işaret, hedef ve beşaretlere ulaşma gayreti içine girdiler.

Yeni Asya’nın vazife-i asliyesi buydu. Nur Talebeleri, tarikatlar ve sair İslâmî cemaatler; hizmetleri ile zemini, ibadetleri ve duâlarıyla da semayı çiçeklendirirken, bir bayrak direği veya minare gibi dimdik ayakta duran Yeni Asya, millî meziyetleri taşıyıp İslâm’ı yaşayarak imanın nurunu âleme yayacak ve Kur’ân’ın hakikatlerini haykıracaktı.

Herkesin, girdaplaşan hadiseler arasında “akıntıya kürek çekerek” veya “gelene ağam gidene paşam” diyerek hayatta kalma mücadelesi verdiği bir zamanda, Kur’ân-ı Kerîm’e istinat eden, hadis-i şeriflere dayanan, onların kerametvarî tefsiri, tevili olan Risale-i Nur Külliyatı’ndan kuvvet alan Yeni Asya, inandığı hakikatleri hayata geçirip yaşamaya ve yaşatmaya kararlıydı.

“Asya ve Afrika tarlasının ve Rumeli bostanının çiçekleri ziya-yı İslâmîyetle neşvü nemâ bulacaktır.”

Müjdeyi böyle vermişti Bediüzzaman Said Nursî. “Eğer başka inkılâplar başa geçmezse” diyerek muhtemel tehlikelere dikkat çektikten sonra bir nevi imza mâhiyeti taşıyan ve istikbal hadisatına ışık tutan “eddai” sinde de Asya zemini ile istikbal semavatının, İslâm’ın nurlu eline birlikte teslim olacağını söylemişti. O vazifeyi yapacak şakirdleri de taşıyacakları hususiyetlerle birlikte açıkça tasrih etmişti:

“Bu vazifenin istinat ettiği kuvvet ve manevî ordusu, yalnız ihlâs, sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şâkirdlerdir. Ne kadar az da olsalar, mânen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.”

***

İZMİR VE NUR HİZMETLERİ VE FETHULLAH GÜLEN MESELESİ

“Kardeşim, İzmir benim nazarında mühimdir. Çünkü İzmir Ortadoğu’da ve Balkanlar’da Masonların merkezidir. İzmir ticarî bir merkez olarak Anadolu’ya ahlâkı yayan bir yerdir.”

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, İzmir hakkında Mustafa Birlik’e bu ifadeleri kullandığı, Ahmed Feyzi’nin ve diğer Nur Talebelerinin orada bulunmasını şehir ahâlisinin mânen mesrur olması için manevî kazanç telakki ettiğinden Nur Talebeleri hizmet hususunda oraya biraz daha tahşidat yapmak istediler ve bunu her vesile ile dile getirdiler.

Bediüzzaman’ın, Burdur’a sürgüne gönderilirken İstanbul’dan kalkan yolcu vapurunun İzmir İskelesine halat atması üzerine sürgün arkadaşı Kinyas Kartal ile birlikte Abdurrahman Paşa Oteli’nde iki gün kalmış olmasını teşvik vesilesi saydılar ve İzmir’i de bir Nur menzili haline getirme kararlılığı ile hizmetlerine hız verdiler.

........

© Yeni Asya