menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mazimizden birkaç sayfa, günlük bir lâhika: “Avrupa Asya’ya bağlanıyor”

13 14
saturday

İLK MANŞET

“Avrupa Asya’ya bağlanıyor”

Yeni Asya’nın ilk manşetiydi bu mânidar ifade. Demirel Hükümetini hedef alan terörün, anarşinin cadı kazanına çevirdiği memlekette hükümet her şeye rağmen iyi şeyler yapmaya çalışıyordu. Bunlardan biri de Halk Partili milletvekillerinin bütün itirazlarına, hatta engelleme çabalarına rağmen Süleyman Demirel’in İstanbul’da Boğaziçi Köprüsü’nün temelini atmasıydı.

“Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.”

Zîra Nurculuğun şiarı, bu vecize ile ifade edilen güzellikti. Yeni Asya da mezkûr manşetle, bu güzel kaide mucibince, İslâm’ın emirlerine harfiyen riayet edeceğinin, hayata ve hadisata hüsn-ü zanla bakacağının ve hâdiseleri Kur’ân’ın, sünnetin, icma-i ümmetin ışığında değerlendireceğinin ilk işaretini vermişti.

Asya ve Avrupa kelimeleri, Nur Talebelerinin Risale-i Nurlar’da çok sık rastladıkları ve telaffuzuna âşinâ oldukları kıt’a isimleriydi. Bediüzzaman Asya’yı vahyin, Avrupa’yı felsefenin merkezi saydığı için talebeleri, vahiy yoluyla gelen vahdânî hakikatlerin bayraktarı olması niyazıyla söylediği ‘Asya kıtasının ve istikbalinin keşşafı ve miftahı şûradır’ sözünü biraz değiştirerek gazeteye serlevha yapmışlardı:

“Asya’nın bahtının miftâhı meşveret ve şûrâdır.”

Nitekim, gazetenin fikir ve idare kadrosu içinde bu cemaatî hassasiyetleri en iyi bilenlerden ve hissedenlerden biri olan müessis Nezihî Mustafa Polat da yazdığı ilk yazıda yapılan tercihin insanlığı saran dertlere çare olacak hakikatleri haykırışın ifadesi olduğunu nazara verdi:

“Asya hak, adâlet ve fazilet mektebidir. İnsanlığın terbiyegâhı olmuştur. İnsanlığın kıblesi de Asya üzerindedir. Asya insanı, Avrupa’nın esareti altına girmişse, bu İslâm’ın emrettiği şûrâyı, meşvereti, istişareyi terk etmesinden olmuştur.”

Bu gazete, her ânı harıl harıl çalışarak geçecek bir ömür koşusunun çıkış işareti sayılırdı. Orada çalışanlar, her işi zamanında yapma şansına sahip değillerdi. Bir günün gazetesi daha basılıp ele geçmeden, ertesi gün çıkacak gazetenin hazırlıkları başladığından, basın hayatında her gün, en az bir gün öncesinde yaşanırdı.

Hizmet aşkıyla çalışmanın lezzetini şartların, zamanın, mekânın meşakkatinde bulan ve mesai mefhumunu........

© Yeni Asya