Bedir’in sırrı: Zafer imandadır - Hac notları-16
624 yılında yaşanan bu büyük savaş, yalnızca kılıçların çarpıştığı bir muharebe değil; insanın zaaflarıyla kudret-i İlâhiyenin nasıl birleştiğini gösteren bir imtihandır. O gün çöllerde esen fırtına, bugün gönüllerde devam ediyor. Çünkü herkesin enfûsî âleminde de bir Bedir savaşı yaşanıyor.
Bugün yaşadığımız hayat, aslında herkes için bir Bedir meydanıdır. Herkesin iç dünyasında da bir Bedir savaşı yaşanıyor. İmanla inkâr, hakla bâtıl, sabırla gaflet her an çarpışıyor. Bu yüzden Bedir’in manasını anlamak, bugünün insanı için bir zarurettir.
Bedir: Sebeplere Tevessül, Neticede Tevekkül
Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), Ebu Süfyân’ın Şam’dan dönen kervanını haber alınca Ashabını topladı. Amaç Mekke’de bırakılan malların karşılığı olarak o kervanı ele geçirmekti. Fakat mesele büyüdü; Mekke müşrikleri büyük bir orduyla Medine üzerine yürüdüler.
Resûlullah (asm), Bedir yolunda ashabını zayıf, fakir ve muhtaç bir hâlde gördü. Ama bu durum onları ne ümitsizliğe itti ne de gevşekliğe… Bilakis tam bir tevekkülün ve teslimiyetin kapısı açıldı. Fahr-i Kâinat ellerini semaya kaldırıp şöyle dua etti: “Allâh’ım! Bunlar bineksizdirler, Sen onlara binecekleri hayvanlar ver! Allâh’ım! Bunlar çıplaktırlar, Sen onları giydir! Allâh’ım! Bunlar açtırlar, Sen onları doyur!” (Ebu Davud, Cihad, 145)
Bu dua, yalnızca o günün çölündeki bir arz-ı hâl değil, kıyamete kadar zayıfların dayanağı olan bir sırdır. Bugün de insanlık manevî bir açlığı ve fakirliği yaşıyor: Binek yok, yürüyemiyor; elbise yok, korunamıyor; gıda yok, doyuramıyor. Maddî ve manevî açıdan bir açlık ve zafiyet yaşanıyor.
Bedir, kısacık bir dünya zaferi değil, aczini bilenin kudret-i İlâhîye sığındığında nasıl bir fütuhata mazhar olacağının delilidir.
O yüzden Bedir’in duası bugün de dilimizde olmalı: “Allah’ım! Bizi dünyaya esir etmeyen bir binek ver. Ruhumuzu çıplaklıktan koruyacak bir elbise ihsan et. Kalbimizi........
© Yeni Asya
